ANALİZ
İktidar partisinin kurucuları arasında “en silik, en çekingen, en özelliksiz” kim diye sorsanız hiç tereddüt etmeden Abdullah Gül adını veririm. Siyaset hayatının hiçbir döneminde etkili bir profil çizemedi Abdullah Gül. Ama bir şirkete girecek olsa vereceği CV patronların başını döndürür. Milletvekilliği, pek çok bakanlık, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış birinin çok mükemmel özellikler taşıdığını düşünür herkes değil mi? Oysa böyle değil. Bütün o görevler bir tür emanetçi olarak yerine getirildi. Abdullah Gül Erbakan’ın bakanlarından biriydi. Hep Erbakan’ın gölgesinde kaldı. Kendi başına hiçbir şey yapmadı. Erbakan’ın düşeceği anlaşılınca gemiyi ilk terk edenlerden biri olmuştu. Tayyip Erdoğan olmasa Gül Erbakan’dan asla ayrılmazdı ve asla yeni bir partinin öncülerinden biri olmazdı. AKP’yi kurarken de Erdoğan’ın himayesinde kalmayı tercih etti. Erdoğan yasaklı olunca 2003’te “emaneten” Başbakanlık koltuğuna oturdu. Erdoğan’ın yasağı kalktığı an o da makamını terk etti. 2007’de cumhurbaşkanı olma hayaline çok kapıldı. 367 engeline takılmak Gül’ün kimyasını fena halde bozdu. AKP’nin aynı yıl yapılan genel seçimlerden zaferle çıkması üzerine cumhurbaşkanı olmak için adeta dayattı. Sonunda amacına ulaştı. Cumhurbaşkanlığı döneminde akıllarda kalacak, tarihe geçecek tek bir icraatı bile olmadı. Tayyip Erdoğan’ın özel noteri gibi çalıştı Çankaya’da. Bir tek kanunu bile veto etmedi. Erdoğan’ından gelen her şeyi tereddütsüz ve anında imzaladı. Medyadaki yandaşları ise bu süreçte “Gül’ün Tayyip Erdoğan’dan çok daha kültürlü, bilgili ve daha sevecen” olduğu algısını toplumda yaymaya çalıştılar, Gül bunlara hiç karşı çıkmadı. 7 yıllık cumhurbaşkanlığı sırasında bir ya da iki kere iktidarı eleştirir gibi yaptı, hiçbirinde kararlı ve ısrarlı olmadı, hep olayları akışına bırakarak sanki “üstün nitelikli” biriymiş havası yaratmaya çalıştı. AKP’de bir grup ısrarla Gül’ün bir liderlik yarışı başlatmasına ön ayak olmak istediler. Bu uğurda bir gazete bile kurdular. Ancak Gül bırakın yeni bir hareket başlatmayı Erdoğan’ın hoşuna gitmeyecek hiçbir şey yapmamaya özen gösterdi. Şimdi Gül yine gündemde. Yine kimi çevreler Gül’den bir hareket başlatmasını bekliyorlar. Bana göre bu elbette mümkün değil. Hep hazıra konmaya alışmış, bugüne kadar hiçbir siyasi mücadele vermemiş, hep gölgede kalarak “gizli güç” gibi algılanma merakındaki birinin siyasi hareket başlatması asla mümkün olamaz. Ancak bu kez farklı bir durum var. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Gül’e ilk kez açıktan cephe aldı, son birkaç gündür hep aleyhine konuşuyor. Erdoğan konuşunca fedai yandaşları da salvo atışlarına başladılar. Üstelik Gül’e karşı çok ağır hakaretlerde de bulunuyorlar. Bu tür davranışlar en zayıf karakterleri bile harekete geçirebilir. Gül de kendisine yönelik bu hakaretlere dayanamayarak öncülük yapmaya kalkabilir. Erdoğan belki farkında değil ama bu kez öfkesinin sonucunda hiç hak etmeyen biri “kahraman” gibi ortaya çıkabilir. Bana sorarsanız “keşke” derim. “Keşke Gül böyle bir hareket başlatacak kadar cesur olabilse ve siyasete bir denge gelebilse.” Ancak söz konusu kişi Gül olunca bunun boşa bir umut olacağını söyleyebilirim.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER