ŞAŞIRDIM
Bundan iki yıl önce 6 Ocak 2017’de yayınlanan
Kanun Hükmünde Kararname’de bir madde medya
açısından önemliydi.
Erdoğan’ın medyaya sık sık yaptığı “Terör olaylarını önemli
haber gibi vermeyin, terörün reklamını yapmayın” çağrısı
KHK’ya girmişti.
Madde şöyle diyordu; “(Medya) Terör eylemini, faillerini ve
mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak
şekilde sunamaz.”
Pek çok gazeteci bunun bir
tür sansür olacağından endişe ettiğini söyledi.
Nitekim ardından yaşanan bazı terör olaylarının yayınlanmasına
“resmi açıklamalar yapılana kadar” yasak
getirilmesi bu yöndeki kuşkuları daha da
artırdı.
RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya, “Korkmayın” diye bir açıklama yaptı
ama adeta aba altından sopa gösterdi.
Yerlikaya, “Teröristlerin amacının eylemlerini daha fazla
kişiye duyurmak olduğunu, bu çerçevede bazı yayınların adeta teröre
oksijen taşıdığını” ileri sürdü ve “Terörün amacı
zaten gündem oluşturmak, kaos yaratmak ve toplumu endişeye
sürüklemek. Siz iki gün, ‘son
dakika’ diye bunu anlatırsanız, tam da terörün
amacına hizmet etmiş oluyorsunuz” diyerek gözdağı
verdi.
Gerçi yandaş medya için zaten fazla sorun yoktu.
Bu medya terör olaylarını bırakın, tren kazası haberlerinde
bile otosansür uygulamaya başladı.
Önce konuyla ilgili yetkili kişilerin açıklamasını bekleyen yandaş
medya, sonunda ancak Erdoğan açıklama yapınca
yayınını sürdürme yolunu seçti.
Medya; terör, kaza, skandal haberlerinde otosansür
uygulamaya iyice alışmışken, cumartesi günü beklenmedik
bir gelişme yaşandı.
Bir terör olayının haber yapılmasını bile terörün reklamı olarak
niteleyen AKP Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tekirdağ mitinginde sahneye
konan dev ekrandan Yeni Zelanda’daki camiye yapılan alçak
saldırının görüntülerini yayınladı.
Korkunç terör eylemi 36 saat önce gerçekleşmişti
ve o ana kadar hiçbir televizyon bu görüntüleri
yayınlamamıştı.
İnternet haber siteleri bile bu korkunç
görüntüleri yayınlamaktan kaçınmıştı.
Peki Erdoğan daha önce öfkeli biçimde, “Terör olaylarını
yayınlayarak onlara hizmet ediyorsunuz” dediğini unutmuş
muydu?
Bence hayır.
Ama popülist politikanın temeli “Dün dündür. Bugün
bugündür” sloganına dayanır.
Erdoğan hepimizi olduğu kadar dünyayı da derinden üzen bir
terör olayını bile seçim malzemesi olarak kullanmaktan
çekinmediği gibi, bir de üstüne ekrana Kılıçdaroğlu’nun
görüntüsünü verip montajlanmış bir cümlesini dinlettikten
sonra “Terbiyesiz adam” diye bağırdı.
40 yıldır seçim kampanyalarını bir gazeteci olarak
izliyorum.
Popülizmin bu kadar dibe vurduğu, seviyenin bu kadar aşağı
çekildiği ve halkın tahrik edildiği hiçbir dönem
görmedim.
Korkum, seçimlere sanki bütün Türkiye’de tek
başına giriyormuş gibi davranan Erdoğan’ın söylemini daha
da keskinleştirmesi, kin ve nefret söylemini artırması,
sonucunda halkın da bir çatışma ortamına sürüklenmesidir.
BUNU YAZMAK GEREK
AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Ne pahasına olursa
olsun” kazanmak istediği yerel seçimlerin ana
stratejisini kendisine karşı olan herkesi
terörist, hain olduğu iddiası üzerine oturttu.
Erdoğan açık biçimde seçimlere katılan, Meclis’e 60 milletvekili
sokan HDP’yi “terörist” ilan etti.
MHP ile kurduğu ittifakın karşısında olanların da HDP ile
ittifak halinde olduğunu söylemekten çekinmiyor.
HDP, seçimi kazanmayı garanti gördüğü bölgelerde
aday gösterirken, kazanma şansı görmediği yerlerde
ise “Demokratik bir tavır olarak bu iktidara karşı daha
güçlü olan adayı destekleyeceğiz” kararı aldı. Yani ortada
partilerin birleşip ortak olarak aldığı bir karar yok. Ama
Erdoğan’a göre bu bir zillet ittifakı.
Erdoğan’ın söylemi tuhaftır ki, muhalefeti çok etkiliyor.
CHP’liler sanki gerçekten bir ittifak varmış gibi
HDP konusunda çok mahcup ve tedirginler.
Hafta sonunda bu konu HDP Eş Başkanı Sezai
Temelli’nin bir konuşması ile alevlendi.
Temelli, “Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP
oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok
sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim
gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3
milyon Kürtün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen siyaset
yapamayacağını bilecektir.”
Ancak CHP’nin
tedirgin kesimi bu açıklamadan iyice
tedirgin oldu.
Sosyal medyada kıyamet koptu.
CHP’ye yakın bazı isimler, “HDP, CHP’nin kaybetmesi için
ancak bunu yapabilirdi” türü mesajlar paylaştılar.
Mansur Yavaş bile telaşlanıp “Herkes bilsin ki, kökeni ve
siyasi görüşü ne olursa olsun, Ankara’da hür iradesi kendi elinde
olan her vatandaşımızın oyuna talibiz. Terör örgütleriyle aralarına
mesafe koyamayanlar bizden uzak olsun” diye mesaj
attı.
Hepsi iyi güzel de, rakamlar ortada değil mi?
Daha önce HDP’ye oy veren vatandaşlar, İstanbul’da
CHP’ye oy vermezse İmamoğlu’nun kazanma şansı
yok.
Eğer Temelli’nin konuşması “CHP adaylarına oy
kaybettirmek” içinse bu tür davranışlar da HDP’nin
CHP’ye oy vermesini engeller ki, sonuçta CHP yine
kazanamaz.
Not: Trakya gezisindeyim. CNN TÜRK’ün rezaletini
geç saatte öğrendim. Onu da yarın yazarım.
BUNU YAZMAK GEREK
Yeni Zelanda’da yaşanan olay aşağılık bir terör
olayıdır.
Hangi dinden olursanız olun böyle bir aşağılık saldırıyı
lanetlemek bir görevdir.
Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de aklı başında
herkes bu alçak saldırıyı lanetledi.
Ancak iki nokta dikkatimi çekiyor.
Birincisi başta Erdoğan olmak üzere iktidar, bu
olayı bir tür seçim malzemesi yapmaya çalışıyor
sanki.
Erdoğan’ın mitinglerde saldırıyı izletmesi
ardından Kılıçdaroğlu’nun montajlanmış bir konuşmasını da
yayınlatması ve ağır hakaretler etmesi toplum sağlığı için
ciddi bir tehdit bana göre.
İkincisi, konuyu salt “İslam
düşmanlığı” ile tanımlamak yanlış.
Özellikle bu saldırı ile IŞİD türü terör örgütlerinin
eylemlerini kıyaslamak hem çok hatalı hem de toplum için
yine tehlikeli.
“IŞİD’i lanetleyenler şimdi ne yapacak” tarzı
söylemlerin devletin en tepesinden gelmesi
Türkiye’nin sanki IŞİD terörüne makul açıdan baktığı
izlenimi verir ki bu çok yanlış olur.
Ayrıca “Bu alçağa terörist diyemiyorlar” yaklaşımı
da yanlıştır.
Doğu da, Batı da neyin ne olduğunu çok iyi
biliyor.
Bu söylem sadece iç politikada geçerlidir ve
seçime endekslidir.
Türkiye bu konuda son derece sağduyulu ve sakin
olmak zorundadır.