Bİ SORALIM BAKALIM
Tam 17 yıldır iktidarda olan AKP’yi hiç böyle
görmüş müydünüz?
Deli gibiler.
Gece gündüz
saldırıyorlar.
İsimlerini yeni öğrendiğimiz, yüzlerini
yeni gördüğümüz bazı AKP yetkilileri, günlerdir ekranlarda
çaresizce bağırıp çağırıyorlar.
Yandaş yalaka tetikçi takımı, altüst olmuş suratlarıyla
“olamaaaaz” diye çırpınıyor.
Her seçimden sonra muhalefetten yapılan itirazları “Yenilen
pehlivan güreşe doymazmış” diyen alaycı ifadelerle geri
çevirtenler; şimdi kalkmışlar “İtiraz etmek de demokratik
bir haktır” diyor.
Elbette demokratik hak da, bunun bir demokratik hak olduğu,
AKP seçim yenilgisi alınca mı akla geldi?
AKP ve yandaşlarına göre; CHP “tarihin en büyük oy
yolsuzluğunu” yaptı.
1946 yılında bile bu kadarı olmamıştı.
Gerçi bu AKP’lilere “1946’da ne olmuştu?” diye
sorarsanız hiçbiri cevap veremez ama olsun, hep
ağızdan dolma tüfek gibi konuştukları için bu
kadar kusur kabul edilebilir belki de.
Bununla yetinmeyen, daha da ileri giden de var.
Aklıevvellerin önde gidenleri seçim galibiyetini
“darbe” olarak niteliyor.
AKP kazanırsa “milli iradenin tecellisi” oluyor
ama maazallah muhalefet bir yeri AKP’den almışsa
“darbe” oluyor.
Komik bile değil.
Neyse ki CHP’liler son derece sakin ve soğukkanlı.
Yapılan bütün tahriklere rağmen, bir tek CHP’li
bile sesini yükseltmiyor, kavga etmiyor, ağız dalaşına bile
girmiyor.
Ve en garibi ne biliyor musunuz?
Yeniden sayım kararı verilen oyları CHP’liler
koruyor.
Şimdi belki bazılarınız “Ne var
bunda?” diyebilir.
Aslında çok şey var.
AKP, bir haftadır muhalefete saldırıyor ve
“hırsızlık” yaptığını ileri sürüyor.
Bu nedenle oylar yeniden sayılıyor pek çok
yerde.
Peki, nasıl oluyor da “oyları çaldı” denilen
CHP’liler yeniden sayım için tüm torbaları koruma altına
alırken, AKP’liler hiç ortada görünmüyor.
Mantıklı olan; AKP’lilerin seçim kurullarında kamp
kurmaları ve “oy çalındı, usulsüzlük yapıldı” dedikleri torbaları
korumaları, CHP’lilerin ise delilleri ortadan kaldırmak için
çırpınmasıdır.
Oysa bizde öyle olmuyor.
Yolsuzluk, hırsızlık yaptığı için oyların bulunduğu torbaların
asla emanet edilemeyeceği CHP’liler, torbaları
“namusları gibi” koruyup gece üstünde yatıp sayım
anına kadar kimseye el sürdürtmezken, AKP’liler dışarıdaki
masalarda ha babam itiraz dilekçesi yazıyor.
Hiçbir AKP milletvekilinin aklına “Aman, oyların içinde
olduğu torbaları sıkı koruma altına alalım, muhalefeti
yaklaştırmayalım” demek gelmiyor.
Neden acaba?
Kim bilir, belki de oyları korusalar da korumasalar
da sonucu önceden biliyorlar.
YSK’nın nasıl bir karar alacağından haberleri var
belki de.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Neredeyse tam bir ay boyunca Erdoğan, İstanbul halkına
“Bizimkisi bir aşk hikayesi” yazan dev afişlerden
baktı.
Nereye baksak bu afişler vardı.
Kurtuluşumuz yoktu yani.
Tabii bu kadar çok olunca bu afişlerdeki slogana da inanmıştır pek
çok insan.
Öyle ya “İstanbul aşığı olmayan” biri ne diye
böyle afişler yaptırıp milyonlarca lira para ödesin ki?
Ancak seçimler bitti, AKP’nin kazanamadığı
anlaşıldı, bu büyük aşkın da aslında bir
yalan olduğu ortaya çıktı.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, bir camide kendisine gözyaşları içinde
yalvararak, “Biz bu adamlara çalışamayız, ne olur bir
şeyler yapın” diyen kadınlara “Merak etmeyin
daha her şey bitmedi. Meclis’te biz üstünüz, bunlar topal ördek
zaten” cevabını verdi.
Amerikan başkanları için, seçim günüyle görevin devir teslim
edeceği tarih arasındaki 2 aylık süreyi anlatmakta
kullanılan “topal ördek” deyimini; belli ki
İmamoğlu için “Belediye başkanlığına otursa da hiçbir şey
yapamayacak” anlamında kullandı.
Özeti şu; “İmamoğlu başkan olabilir belki ama Belediye
Meclisi’nde AKP çok güçlü olacaktır. Bu durumda başkan hiçbir şey
yapamayacaktır.”
İyi de İmamoğlu ya da bir başkası
olsaydı kendisine mi çalışacaktı?
Hayır, İstanbul için çalışacak seçilen kişi.
Ama “İstanbul aşığı” Erdoğan, eğer başkan
kendisinden değilse çalıştırmayacağını
söylüyor.
Hani “Çok seviyorum ulaaaan” diye bağıran ve
kendisine yüz vermeyen sevdiğini bıçaklayıp
öldürenler vardır ya, tam o durum işte.
ŞAŞIRDIM
AKP’liler ve yandaşları Ekrem İmamoğlu’nun Anıtkabir Defteri’ne
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” unvanını
yazmasına ateş püskürüyorlar.
Efendim nasıl olurmuş da henüz seçildiği tescillenmemiş
biri sanki seçilmiş gibi davranabilirmiş.
AKP anlayışına göre her şey sadece kendilerine
yakışıyor.
Ekrem İmamoğlu’na, “Sen daha seçilmeden nasıl böyle
yaparsın?” diyenler, bütün İstanbul’u “Teşekkürler
İstanbul, gönül belediyeciliği kazandı” afişleriyle
doldurmadı mı?
Herkesi aptal yerine koyanlar, “Aynı değil, çünkü AKP
İstanbul’da belediyelerin çoğunu kazandı, teşekkür o
nedenle” diyor.
Peki o halde seçimi kazanıp kazanmadığı belli olmayan
Binali Yıldırım’ın o afişlerde ne işi var?
O afişleri astığınızda Binali Yıldırım da seçimi
kazanmış başkan gibi sunulmuş olmuyor mu?
Sokaktaki 100 kişiye, “Bu afişlerin kazanılan belediyeler
için verildiğine mi inanıyorsunuz?” diye sorduğunuzda
nasıl bir cevap alırsınız?
Şimdi haklı olarak Ekrem İmamoğlu da bazı yerlere
“Teşekkürler İstanbul” afişleri astırmış.
Çıldırmış gibi saldırıyorlar yine.