Can Ataklı Sözcü Gazetesi

İstanbul’da seçim iptal ederken Ankara’da saray gitmesin sonra

ANALİZ Nefesler tutuldu, YSK’nın vereceği karar bekleniyor. İşin aslına bakarsanız kararı elbette YSK vermeyecek, önlerine gelecek talimatı açıklayacaklar. Son gelişmelere baktığımızda...

25 Nisan 2019 | 5.520 okunma

ANALİZ

Nefesler tutuldu, YSK’nın vereceği karar bekleniyor.
İşin aslına bakarsanız kararı elbette YSK vermeyecek, önlerine gelecek talimatı açıklayacaklar.
Son gelişmelere baktığımızda İstanbul’da bir seçim yenilemesi kararı çıkma olasılığı bana göre hayli yükseldi.
YSK görülmemiş bir kararla AKP’nin iddialarını araştırma kararı aldı. Oysa YSK’nın kanıt istemesi ve kanıtlara göre de karar vermesi gerek sadece.
Bu hazırlıklardan anladığıma göre, bir seçim tekrarı kararı gelebilir.
“Seçim olursa ne olur?” sorusuna şu anda cevap vermem mümkün değil ama şunu iddialı biçimde söyleyebilirim;
“Eğer seçim olacaksa süreç çok sert hatta şiddet içinde geçecektir. İktidar, İstanbul’u kazanabilmek için devletin tüm gücünü kullanacağı gibi şiddete başvuracağını da açıkça göstermiştir.”
İstanbul’da seçim olabileceğinin sinyalini Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “linç operasyonundan” da anlayabiliriz.
İktidar ve sözcüleri istediği kadar “Örgütlü bir suç yok, provokasyon yok” dese de her şeyin önceden planlandığı artık çok açık biçimde görülüyor.
En azından cumartesi günü kılınması gereken cenaze namazının pazar gününe bırakılması bile başlı başına şüpheli bir durum.
Ama daha önemlisi linç operasyonundan sonra iktidar sorumlularının takındığı tavırdır.
Cumhurbaşkanı, hemen olaydan sonra birkaç cümle ile olayı yatıştırabilir ve “demiri soğutmaya” devam edebilirdi.
Erdoğan saldırıyı kınayıp Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun mesajı gönderse, sorumluların yargılanacağını ve bundan böyle bu tür saldırılara asla müsamaha edilmeyeceğini söylese şu anda belki Çubuk olayını konuşmuyorduk bile.
Oysa tam tersi yapıldı.
Bu iktidarın son seçimlerde yaptığı “tipik seçim kampanyası” çalışmasıdır.
Belli ki, eğer seçim yenilenirse “terör ve şehit kanı edebiyatı” ile muhalefeti yerle bir edebileceklerine inanmış saray ve çevresi.
Şimdi ortam ısıtılıyor. Kamuoyu seçime ve burada uygulanacak “şiddete dayalı propagandaya” alıştırılmaya çalışılıyor.
Şiddete dayalı propaganda tutar ve AKP seçimi kazanabilir mi?
7 Haziran-1 Kasım sürecinde bunda başarılı oldular.
Halkı terörle korkutup seçimi kazandılar.
Ama seçimden sonra köprülerin altından çok su aktı.
İstanbul’u kazanmak için herkesin gözü önünde oynanan çirkin oyun ve şiddet propagandasının toplumda nefret uyandırması ihtimali de çok güçlüdür.
Erdoğan; iktidarının en büyük maddi kaynağı olan İstanbul’u kumpaslarla kazanmak isterken altından sarayın gitmesi tehlikesini de görmelidir.
İstanbul’da dayatma ile seçim iptali kararının tepkisinin çok büyük olması kimse için sürpriz değildir.
Toplumda oluşacak öfke ile sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yapılacak bir “tekrar seçim”in yaratacağı “kelebek etkisi” ile genel seçimlere gidilmesi de çok şaşırtıcı olmayacaktır.
Böyle bir seçimle Erdoğan iktidarının tamamını da kaybedebilir.

BAŞIMDAN GEÇENLER

İstanbul’da “Trafik Vakfı” adı altında çalışan bir kurum var.
Trafiğe rastgele araba çekmek ve milyonlarca lirayı kasaya koymak dışında hiçbir katkısı olmayan bu vakıf, 23 Nisan bayram gününü kızımla bana da zehir etti.
Neredeyse 20 yıldır “mafya” dediğim bu vakfın yaptıklarını yazıyorum, ekranlarda anlatıyorum ama hiçbir şey değişmiyor.
Arkası çok güçlü.
Başında vali ve büyükşehir belediye başkanı ile bazı sermaye sahipleri var.
Hiçbir kurala uymadan, sadece milletin canını yakmak, milyonlarca lira toplamak için çalışıyorlar.
23 Nisan günü kızımı Ataşehir Palladium’un arkasındaki bir lokantaya götürdüm.
Her zamanki gibi hiçbir yerde park edilmez levhasının olmadığı, adeta bir meydanı andıran geniş caddenin kenarına diğer araçlar gibi park ettim.
Çıktığımda ki, -hepsi hepsi 45 dakika-  diğer arabalar duruyordu, benimki yoktu.
Trafiği asla etkilemeyen, araç geçişinin hayli az olduğu bir yerde, üstelik bir bayram günü araba çekmek ne anlama geliyor?
Kızımla arabamın çekildiği “yediemin otoparkına” gittim.
Hepsinde olduğu gibi kurtlar vadisinin fedai takımından biriymiş gibi bir bıçkın, “102 lira ödeyeceksin” dedi emrederek.
Bu, çekici parası ile park parası ya trafik cezası?
O yok. Çünkü park edilmez yerde değil araç.
Fotoğraf, o da yok.
Çıkışta çekici aracını gördüm.
Plakasını almak için fotoğrafını çektim.
İçinden bir polis hışımla fırladı “Niye çekiyorsun?” diye bağırdı.
Gazeteci olduğumu söyleyince “Tanıdım” dedi “Ben seni demokratik bir adam bilirdim. Yazıklar olsun, şuraya ziyarete gelmişiz, bir çay içmişiz, bizi niye çekiyorsun?” diye çemkirip gitti.
Ekrem İmamoğlu’ndan ricamdır; Trafik Vakfı adı altında aslında mafyalık yapan bu vakfın başındasınız artık. Bu sözde vakıf, İstanbul halkının milyonlarını kasasına indiriyor. Nasıl dağıtıldığını bilmiyorum bu paranın. Lütfen yönetiminde olduğunuz bu vakfın hesaplarını inceleyin, toplanan paralarla ne yapıldığını gözünüzle görün, paylaşımın nasıl yapıldığını da halka açıklayın.

ÇOK GÜLDÜM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunulması ile ilgili olarak CHP’yi suçlayarak, “Burada gaz sıkışması var” dedi.
Söylediğine göre durum şu; “CHP seçimden önce teröristlerle kol kola olan partiyle iş birliği yaptı. Milletin öfkesi kabardı, şehit cenazesine gitmesi yanlış.”
Bu söylemle “Türkiye İttifakı” kurulur mu?
Mümkün değil tabii.
Gelelim gaz sıkışmasına.
Gaz sıkışınca çoğu insan yellenir.
Ama en önemli görgü kurallarından biri yellenmenin başkaları varken yapılmamasıdır.
Ama belli ki bu linçciler aile terbiyesi almamışlar ki ortalık yerde yelleniverdiler.
Kokusu da fena yayıldı ortalığa tabii.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yunan Cumhurbaşkanı’nın Eşek Adası’na gitmesi, kimi tahrik ediyor? 01 Temmuz 2020 | 3.206 Okunma Toplumsal tepki balonu patladı 30 Haziran 2020 | 3.025 Okunma Şimdi AKP de mi “terör örgütü yandaşı” oldu? 29 Haziran 2020 | 6.219 Okunma Yeni bir kumpas ifşaatı 26 Haziran 2020 | 4.163 Okunma Bu nasıl bir oyundur? 25 Haziran 2020 | 3.700 Okunma