ANALİZ
İktidar artık çok korkuyor.
Gitme endişesi bu iktidarın bütün birimlerini
sardı.
Tabii gitmeden gitmeye fark var.
AKP’liler “hesap verme” paniği de yaşıyorlar.
Seçimi kaybedip yerlerini terk etseler bile işlenilen
suçların hesabının sorulacağından endişeliler.
Saldırganlık buradan kaynaklanıyor.
İktidarı eleştiren herkes terörist.
Herkes kumpasçı.
Herkes
hain.
Herkes darbeci.
Herkes dış güçlerin kuklası.
Böyle nereye
kadar gidebilir ki?
Şurası açık bir gerçek ki Türkiye her taraftan
kuşatıldı.
Ama bu kuşatma Türkiye’nin gelişmesinden, bölgede
etkin hale gelmesinden ve diğer ülkelerin bunu
kıskanmasından kaynaklanmıyor.
Eğer bugün gerçekten bir kuşatma varsa bunun tek sorumlusu
AKP iktidarı.
İçteki ve dıştaki bütün sorunları bizzat iktidar
çıkardı.
İşin kötüsü çıkarılan sorunlar günler geçtikçe o kadar
ağırlaşıyor ve Türkiye’yi daha fazla
tehdit etmeye başlıyor ki, işin başına dönüp de
sorumluyu aramanın bile faydası olmuyor çoğu
zaman.
Çünkü zaten unutkan olan kamuoyu, son gelinen
durumdan yola çıkarak farkında olmadan iktidarın
ateşli bir desteleyicisi haline bile gelebiliyor.
Yarın 1 Eylül.
Dünya Barış Günü aynı zamanda.
Eylül aynı zamanda psikolojik olarak “sorunların tekrar baş
göstermeye başlayacağı” dönem olarak zihinlere
kazınmıştır.
Yaz tatilinin rehaveti bitmektedir, herkes artık eksiksiz işinin
başında olacaktır, okullar açılacaktır, havalar soğumaya başlayacak
ve temel ihtiyaçlar artacaktır.
Şu anda 3 belediye ile başlayan HDP’ye ve daha sonra değer
muhalefete yönelik baskı ve tehditlerin iylül ayı
ile birlikte artması olasılığı aslında hepimizi
düşündürmelidir.
HDP 1 Eylül nedeniyle başta kayyum atanan yerler
olmak üzere pek çok merkezde gösteriler
düzenleyeceğini açıkladı.
Bunun da ötesinde parti yöneticileri ve görevden alınan belediye
başkanları Ankara’da Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin
büyükelçileri ile bir araya geldiler.
İktidar medyası bunu CHP’nin bir yol göstermesi ve HDP’nin
Türkiye’yi dışarıya “jurnallemesi” olarak sunmaya
çalışıyor.
Oysa bence asıl korku buradan kaynaklanıyor.
Önemli asıl korkutucu olan HDP’nin iktidarı yabancı ülke elçilerine
şikayet etmesi değil, bu ülkelerin elçilerinin böyle bir
toplantıda HDP’lileri dinlemesidir.
HDP’nin elçilerle toplantısı yandaş-tetikçiler tarafından
istendiği kadar karalansın, sarayın da aklı
başında bazı isimleri bunun ne denli büyük tehlike
olduğunu herhalde AKP Genel Başkanı’na da iletiyorlardır.
Eğer iktidar tehlikeyi görüp önlem almak yerine
baskı ve şiddeti artırmayı tercih ederse,
bilmelidir ki ömrünü kendi kendine
kısaltacaktır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Geçen hafta sonu Hatay Arsuz’daydık.
Bu fotoğrafı da orada çektim.
Diyeceksiniz ki “ne bu?”
Fotoğrafın çekildiği
yer Arsuz’un denize girmek için en güzel
yerlerinden biri. Tam karşıda görünen deniz oyuncakları buradaki
askeri tatil sitesinin içinde yer alıyor.
Yine belki “Ne var bunda?” diye
sorabilirsiniz.
Şu var;
Askeri tatil sitesinin hemen yanı Arsuz halkının
ve diğer gelenlerin kullandığı halk plajı.
Burada binlerce kişi yüzüyor,
güneşleniyor. O denize girenler içinde yüzlerce de
çocuk var.
Çocukların en sevdiği deniz oyuncakları askeri
sahada kalıyor ve askeri güvenlik denizden de olsa buraya
girmeyi yasaklamış.
Bu durumda çocukların en büyük eğlencesinden sadece askeri
tatil sitesine girebilenlerin çocukları yaralanabiliyor.
Diğer çocuklar ise “oraya neden gidemediklerini”
asla anlamayarak uzaktan bakıyorlar sadece. Oysa basit bir
halkla ilişkiler operasyonu ile o oyuncaklar herkese
açılabilir.
Platformu askeri bölgenin ucuna kuracaklarına halk plajı
ile olan sınıra koysalar ve diğer çocukların da
yararlanmasına sunsalar ne kadar güzel olur. Askeri güvenlik yine
geçişlere karşı dikkatli olur elbette. Ayrıca
zaten bir tatil yerindeki plaj olmak dışında hiçbir
özelliği olmayan askeri alana girip de kim ne yapacak ki,
orası da ayrı zaten.
FIKRA GİBİ
Adana’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı
törenlerinde fıkra gibi bir olay yaşandı dün.
Saat 08.30’daki ilk tören Atatürk Anıtı’na çelenk koyma ve
saygı duruşu töreniydi. Protokol gereği en önde il
valisi, büyükşehir belediye başkanı ve garnizon komutanı
yan yana durmak ve sırayla çelenklerini anıta koymak zorunda. Ancak
nedense Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan
Karalar törene yetişememiş.
Bahanesi nedir bilemem tabii ama hoş
olmamış bu tabii. Tören başlayacağı sırada belediye genel
sekreter yardımcısı Birgül Ağdemir başkanı
temsilen yerine geçmek istemiş.
Ama “Yeni türkiye’nin valilerinden biri olan”
Mahmut Demirtaş “olmaz” demiş, “Başkanın
burada durması gerek, vekalet olmaz.” Tabii böylelikle
belediye başkanının yeri boş kalmış CHP çelengi de anıta
konamamış.
Sanıyorum Adana Valisi de başka yerlerde sarayın gözüne
girebilmek için olmadık işler yapan valilere bakıp
“benim neyim eksik” demek ve saraya
“Efendim gördüğünüz gibi muhalefete hiç göz
açtırmıyorum” mesajı vermek istemiş. Bu tipler sayesinde
Türkiye gerçekten çok komik hale geliyor.