ÖNERİ
Seçimlere şunun şurasında 36 gün kaldı.
Bugün partilerin aday listeleri de bitmiş olacak. Bu listeler
Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edilecek.
Düzeltmeler sonunda artık
kesinlik kazanacak son listeler için tarih ise
21 Mayıs.
O andan itibaren artık her parti adaylarını da
belirlemiş biçimde sadece ve
sadece seçime kilitlenecek.
24 Haziran’da “bir ilki” yaşayacağız. Türk seçmeni
ilk kez “bir başkan için” oy kullanacak. Önce
çoklu adaylar arasında bir tercih
yapacak ama asıl “ilk” olacak şey, bu adayların
hiçbirinin yüzde 50’yi bulamaması halinde
gidilecek ikinci tur.
Bu turda sadece iki aday yarışacak.
Vatandaş “Bu mu yoksa bu mu?” sorusuna cevap
verecek.
Bu tür bir seçimi ilk kez yaptığımız için gördüğüm
kadarıyla pek çok kişi seçimi hep ilk tura göre
değerlendiriyor.
Kimin kime oy vereceğini veya vermeyeceğini
tartışıyor birçok kişi. Ama sıra ikinci
tura gelince artık bu tartışmaların bir
anlamı olmayacak. “Şu adaya oy vermem,
buna oy vermem” diyenler aslında diğer
alternatifin Erdoğan olduğunu bu turda
anlayacaklar.
Muhtemelen asıl kararlar da bu aşamada hatta belki
de sandık başında verilecek.
Ancak bu seçimin pek konuşulmayan ama asıl önemli
yanı parlamento seçimleridir. AKP
sırf Tayyip Erdoğan’ı tek adam yapabilmek için
Meclis’i devre dışı bırakan bir sistem kurdu.
Kendi hesaplarına göre Erdoğan seçileceğine göre
Meclis’teki çoğunluk da elbette
AKP’de olacaktı.
Oysa durumun hiç de öyle olmadığı geç de olsa
anlaşıldı. AKP’nin Meclis’te
çoğunluğu sağlamasına artık neredeyse
olanaksız gözüyle bakılıyor.
Bu aşamada muhalefet cephesine büyük
görev düşüyor.
Üç parti güç birliği yaptı yapmasına ama başkanlık
seçimlerinde daha etkili olabilmek için
sağdaki ve soldaki küçük
partilerin de hesaba katılması gerek.
Solda oy oranı açısından “marjinal” gibi
görünmesine rağmen hayli etkin kadrolara sahip
olan partiler asla ihmal edilmemeli. Başta
DSP olmak üzere Komünist Parti, Özgürlük
ve Demokrasi Partisi Meclis’e mutlaka girmeli.
Osman Pamukoğlu bu kez parlamentoda olmalı.
İdeolojik olarak farklılıkları olsa da Liberal Demokrat
Parti’den örneğin Cem Toker’in CHP
listesinden seçilmesi çok şık olacaktır.
Yine Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar
Baş’ın da Meclis’te olmasını CHP sağlamalıdır.
İYİ Parti ise ANAP, DYP, AP gibi
eskiden var olan ama seçmenlerinin tamamı
konjonktürel olarak AKP’ye kayan
partilere mutlaka yer vermeli en azından
genel başkanlarını Meclis’e taşımalıdır.
Şuna inanıyorum ki CHP ve İYİ
Parti bu tür bir operasyondan büyüyerek
çıkacaklardır.
Türkiye’de temsil edilen tüm siyasi görüşlerin
olduğu gibi kendi seçmenlerinin de
güvenini kazanacaklar, milli birlik ve
beraberlik ruhunun lafta kalmadığını
kanıtlayacaklardır.
Bu partilerdeki kimilerinin “Dışarıdan bu kadar çok kişi
aday gösterilirse bize yer kalmayacak” endişesi de
yersizdir bana göre.
Çünkü eğer o dip dalga geliyorsa bu iki partide
alt sıralara yazılan çok sayıda kişi tıpkı
2002’deki AKP’liler gibi
seçilmelerinin şokunu ve sevincini
yaşayacaktır.
Büyük Atatürk’ün önderliğinde aydınlığa ilk adımı attığımız 19 Mayıs hepimize kutlu olsun. Tarihin en korkunç karanlığından çıkan bir ulusu hiçbir güç tekrar o karanlığın içine atamayacaktır.