Bir kere daha yazmak istiyorum.
Eğer Ekrem İmamoğlu seçim gecesinden itibaren son derece
sakin, soğukkanlı ve kararlı olmasaydı Binali Yıldırım çoktan
mazbatasını almıştı.
Aslına bakarsanız seçim gecesi
saat 22.15’e kadar her şey planlandığı gibi
gidiyordu.
YSK; hiç kimseye seçim sonucu vermediği halde, Anadolu
Ajansı’nın bir iki saat içinde neredeyse seçimi
bitirmesine hiç aldırmıyor, sonucu bildiği
için sessizce bekliyordu.
Anadolu Ajansı tarafından verilen bilgilere göre; Binali
Yıldırım seçimi kazanmıştı bile.
Ne olduysa 22.15’te oldu.
Ekrem İmamoğlu beklenmedik şekilde ekrana
çıktı.
Dedi ki, “Elimizde İstanbul’daki tüm sandıkların ıslak
imzalı tutanakları var. Buna göre seçimi kesinlikle kazandık.
Anadolu Ajansı yine algı operasyonu yapıyor.”
Sonra
son derece uygar biçimde AKP’li adaya “Bunu kabul edin,
gelin kutlayın” çağrısı yaptı.
İmamoğlu’nun sözleri hem YSK’da, hem AKP’de şok
etkisi yarattı.
İmamoğlu için “Blöf yapıyor” demeleri de mümkün
değildi, çünkü gerçek sonuçlar kendilerinde de
vardı.
Hesaplayamadıkları bu kez CHP’nin gerçekten
bütün sandıklara hakim olmasıydı. Bunu
yapamayacağına inanıyorlardı besbelli.
Buna rağmen İstanbul adayı Binali Yıldırım’a “Derhal ekrana
çık ve zaferini ilan et, halkı kutlamaya çağır” talimatı
gitti.
Hiçbir şeyin farkında olmayan Yıldırım ekrandan
kutlama çağrısı yaptı.
Beklenen; AKP’lilerin sokağa dökülmesi,
konvoylar oluşturulması, silahların patlaması, muhalefetin korkup
evine çekilmesiydi.
Ama bu plan da tutmadı.
Birincisi, AKP Ankara başta olmak üzere önemli büyükşehirleri kesin
kaybetmişti.
İkincisi, İmamoğlu’nun üst üste iki kez ekrana çıkıp çok sakin
biçimde “Kazandık” demesi de hem kafaları karıştırmış, hem de
moralleri bozmuştu.
Nitekim beklenen konvoylar oluşmadı.
SADAT militanları birkaç yerde havaya ateş açtılar
ama kimse aldırmadı bile.
Ama Erdoğan’ın evine ancak 300, AKP İl Merkezi’nin
önüne de 200 kişi gitti, coşku yoktu.
Ertesi sabah ikinci perde başladı.
AKP, “görülmemiş hile yapıldığı” iddiası ile
itirazlara başladı.
CHP, sessizce sonucu beklediği halde “Kaos yaratmaya
çalışıyorlar. Halkı sokağa dökecekler, yeni Gezi ile hükümeti
yıkmak istiyorlar” tezviratı yapmaya çalıştı yandaş
tetikçi medya.
CHP yine sakin kaldı. Bırakın sokağa dökülmeyi,
“sert açıklama” bile yapmama kararı alındı.
Sonuç olarak; başta Erdoğan olmak üzere AKP yetkilileri tam 10
gündür CHP’yi tahrik etmeye ve “İşte
görüyorsunuz, bunlar teröristlerle işbirliği yapıyor, bunlar
hırsız, bunlar sahtekar” diyebilecekleri bir ortam
hazırlamak için çılgınca çaba harcıyor.
CHP ise gerçekten çok şaşırtıcı biçimde, bir milim bile
kıpırdamadı ilk günden beri gösterdiği soğukkanlılığından
ve sakinliğinden.
İşte sarayı deliye çeviren bu.
Muhtemelen, “Bunlar çoktan çökmüş olmalıydı, sizi gidi
beceriksizler” diyerek tekme tokat girişiyordur sorumlu
tuttuğu bazı yöneticilerine.
Bİ SORALIM BAKALIM
Geçen akşam bir toplantıda bazı konuşmalara kulak
misafiri oldum.
Çünkü oturduğumuz masada Erdoğan’ın yerli otomobil
yapacakları için “Beş babayiğit” diye tanıttığı
şirketlerden birinin yöneticilerinden biri de vardı.
Doğal olarak masadakiler otomobil konusunu
sordular.
Kulak misafiri olmam bu nedenle.
Duyduklarıma göre, “yerli otomobilin yapılması tam bir
hayal.”
Hele Erdoğan’ın açıkladığı tarihe araba
yetişmesi mucize bile değil.
Belki bir maket yapılabilir.
Neden peki?
Bir kere bu şirketlere verilen sözlerin hiçbiri
tutulmamış.
Daha fabrika için arsa yeri bile saptanmamış.
Vaat edilen teşviklerden de bir kuruş bile
gelmemiş.
5 şirket şu ana kadar 5’er milyon dolar
harcamışlar ilk hazırlıklar için ama hiçbir şey yürümediğinden o
paralar da uçmuş gitmiş.
Erdoğan ise çok öfkeliymiş.
Seçimden önce “babayiğitlere” fena halde gözdağı
vermiş.
Ama masadaki yöneticinin söylediğine göre, “Ne kadar
kızarsa kızsın yapacak bir şey yok, çünkü hiçbir şey Erdoğan’ın söz
verdiği gibi gitmiyor.”
Masadaki yönetici
“Çünkü” diyor, “Erdoğan’ın kafasındaki ile
bürokrasinin çalışması birbirini tutmuyor. Erdoğan galiba bunun
farkında değil ve emirle her şeyin hallolacağını
sanıyor.
Sonuç; yerli-milli diye yutturulmak istenen
araba konusu da fiyasko ile bitecek haberiniz olsun.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İktidar yandaşları ve tetikçileri “Seçimlere gölge
düştü, üzerinde şaibe var” saçmalıklarına güya kanıt
üretmek için nasıl çırpınıyor görüyorsunuz değil mi?
Neymiş; seçim günü otobüslerle seçmenler
taşınmış.
Bunlar o mahallelerde
oturanlar tarafından hiç tanınmıyorlarmış.
Oylarını kullanmışlar ve geldikleri otobüslere bindikleri gibi geri
gitmişler.
Halk bu duruma çok tepkiliymiş.
Neresinden tutacaksınız ki bu haberleri?
Bir kere o nasıl bir halktır ki otobüslerle gelen
tanımadıkları seçmenleri ihbar etmemişler?
Partililerin aklına da bir şey yapmak gelmemiş.
Bunun ötesinde başta YSK olmak üzere,
İçişleri Bakanlığı, AKP teşkilatları, sandıklarda AKP’li
temsilciler ve devlet tarafından gönderilen sandık
başkanları, bostan korkuluğu gibi durup seyretmişler olanı
biteni.
Aslına bakarsanız AKP’li yetkililerin ve tetikçilerinin güya
“şaibe” ortaya çıkarma çabaları, görev ihmallerini
ortaya koyuyor.
Yani eğer bir konuda kanıt aranıyorsa seçime
giderken doğru dürüst önlem almayan devlet
görevlilerinin suç işlediği görülüyor.
Şimdi işlenen bu suçun arkasına sığınıp “şaibe
var” yaygarası koparılıyor.
Hayır, insanın kafasını bozan, bir de bunu
beynimize beynimize adeta çekiçle çakmaya ve hepimizi inandırmaya
çalışmaları.
Herkesi salak sanıyorlar besbelli.