ANALİZ
Tamam, kapitalist sistem insanı sömürmeye yöneliktir. Tamam, kapitalist bir girişimci için önce sağlayacağı kâr önemlidir. Tamam, kapitalizm önce sermayeyi ve onun güvenliğini düşünür. Bunları bırakın kitapların yazmasını ekonomide kıt bilgisi olanlar tarafından bilinen gerçekler. Ancak bir gerçek daha var ki her kapitalist kendini var eden değerlere de sahip çıkmak zorundadır. Bugün Türkiye’nin dünya çapında zenginleri, birçok ülkede milyarlarca dolarlık yatırımları olan girişimcileri varsa bunu Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bu cumhuriyetin kuruluş felsefesi ile değerlerine borçludur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde küçük ticaret dışında iş yapması “ayıp” sayılan ve bu nedenle hep fakir kalan “teba” eğer bugün “özgür vatandaş” olarak dünya zengini haline gelmişse bunu Cumhuriyet’i kuran Atatürk ve devrimleri ile sağladığını asla aklından çıkarmamak zorundadır. Sermaye eğer Türkiye’nin temel değerleri ile oynanıyor, rejim değiştirilmek ve ülke 600 yıl geriye götürülmek isteniyorsa “bunda benim bir kârım var mı?” diye düşünüp hesap yapmak lüksüne sahip değildir. Türkiye’de son 10 yıldır ne yazık ki büyük sermaye de ülkenin genelinde geçerli olan “korku imparatorluğunun” etkisi altında, cesaretten yoksun, günün koşullarına göre “ne kazanırsak kârdır” anlayışı içinde hayatta kalmaya çalışıyor. Oysa korkunun eceyle faydası yok ki. Örneğin Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarından birinin başında oturan Tuncay Özilhan geçen hafta bira piyasasında tüketimin azaldığını anlatarak “evlerde bira yapıldığını” belirtti ve “Bunu yetkililerle paylaştığını” söyledi ardından ekledi “Üstelik bundan devletin vergi kaybı da var.” Özilhan elbette haklı. Evlerde bira yapılıyor. Sadece bira da değil, rakı, votka, viski de yapılıyor. Nedeni basit. İktidar, herkes biliyor ki, tamamen “dini” nedenlerle alkollü içkilere akıl almaz vergiler yükledi. Açıkça yasaklamaktan korkuyorlar henüz, ama aşırı vergilerle tüketimi kısmaya çalışıyorlar. Muhtemelen tüketimi kesemediklerini fak ettiklerinde de “içkici dinsizlere hayatı zindan ediyoruz bari” diye seviniyor. İçki fiyatı aşırı olunca, tüm dünyadaki ekonominin en temel gerçeği harekete geçiyor bizde de. Vatandaş ihtiyaç duyduğu bir ürünü kendi imal etmeye başlıyor. Türkiye’nin en büyük sermaye sahiplerinden biri aşırı vergi konusunu dile getirmekten çekindiği için “evlerde bira yapılıyor, üstelik vergi kaybı da var” diyebiliyor. Elbette sorduğumuzda “vergileri yetkililere söylüyoruz ve kaçak içkinin bu nedenle yapıldığını belirtiyoruz” diyor. Burada sorun cesaret eksikliği. İktidardan belli ki o kadar bezmişler ve ürkmüşler ki, en çok kazandıkları sektöre darbe üzerine darbe vurulmasına rağmen seslerini yükseltemiyor ve cılız biçimde dertlerini dile getirmeye çalışıyorlar. Böyle nereye kadar gidebiliriz? Türkiye’nin ekonomisini sırtlayıp götüren sermaye kesimi bu kadar korkak ve ürkek davranırsa yarını görebileceğini düşünüyor mu?
Bİ SORALIM BAKALIM