ANALİZ
Artık tüm toplum olarak farkına varmak
üzereyiz, İdlib’de her an her şey olabilir.
Olabilir de, bize etkisi ne olur ki önemli olan da
bu zaten.
Rusya kenardan köşeden uçaklarla
bombalama yapıyor.
Suriye ordusu İdlib’i büyük oranda
kuşattı.
Amerika ise uzaktan tehdit ediyor.
Diyor ki “Eğer Esad kimyasal silah kullanırsa tepkimiz çok
sert olur.”
Tamam kullanırsa Amerika da duruma
müdahil olur.
Peki, ya kullanmazsa?
Suriye kimyasal
silaha hiç başvurmayıp doğrudan
konvansiyonel silahlarla İdlib’i
almaya kalkarsa ne olacak?
Amerika müdahil olacak mı olmayacak mı?
Benim korkum, Amerika’nın öne
Türkiye’yi itmesi.
Çünkü artık çok açık ki İdlib’e yapılacak bir
Suriye operasyonu en çok bizi etkileyecek.
Muhtemel tehlikelere karşı Türk ordusunun
cepheye sürülmesi olasılığı hiç de az
değildir.
Çünkü bölgede kalıcı olan gerçek hak
sahibi sadece iki güç var:
Türkiye ve Suriye.
Bunun dışındaki güçler bir
anda geri çekilir, Türkiye ile
Suriye karşı karşıya kalır.
İnancımız odur ki Suriye’nin işini çok
çabuk bitiririz. Şam’a girer
Emevi Camii’nde Cuma Namazı da
kılarız.
Ama ne olursa olsun bizim alacağımız hasar da
azımsanmayacak ölçüde olur.
Üstüne bir de “savaşmış” olmaktan kaynaklanan
süresi de belli olmayan bir
nefret bir düşmanlık ortamına
girmiş oluruz.
SONUÇ: Savaş kapımızda. Üstelik herkes
kenara çekilir savaşan sadece biz
olabiliriz. Bu iktidarın “güç sarhoşluğu” başımıza
bir de bunu açabilir. Dikkatli olalım demekle de
iş çözülmüyor. Hoş “dikkatli olmak” da ne demek
orası da ayrı.
BUNU YAZMAK GEREK