MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Elbette hepimizin yüreği dağlandı, üzüldük
kahrolduk.
Dini, dili, ırkı ne olursa olsun masum insanların
üstelik ibadet ederken vahşi bir saldırıya
uğraması ve katledilmesi hiçbir gerekçe ile izah
edilemez.
Yeni Zelanda’da bir alçağın Cuma namazını kılan
Müslümanlara yönelik saldırısı da bu açıdan hepimizin
vicdanına sokulan bir hançer gibi oldu.
Hepimiz ayağa kalktık.
Dünya ayağa kalktı.
Yüzde 95’i Hristiyan olan Yeni Zelanda halkı ayağa
kalktı.
Herkesin tepkisi anlaşılır biçimde gerçekleşti.
Bir tek AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın tepkisini
anlamak bana biraz zor geldi.
Çünkü Erdoğan her nedense olayı “Hristiyanlara
tepkiye” çevirdi.
Bunun bir “Haçlı Seferi” olduğunu söyledi
örneğin.
“Mesajı aldık” dedi, kanlı saldırının
sanki Türkiye’ye yönelik yapıldığını ima etti.
Cinayetleri işleyen eli kanlı teröristi muhatap alıp “Gel
bakalım bizi topraklarımızdan nasıl çıkaracakmışsın
göster” dedi.
Her yıl Çanakkale’ye gelip kendi ölüleri için dua eden ve
“Bizi buraya savaşa getirenleri Allah
cezalandırsın” diyen Avustralyalı, Yeni Zelandalılara
dönüp “Buradan tabutla dönmüştünüz” diye
konuştu.
Yeni Zelanda başta olmak üzeri Avustralya ve pek çok uygar ülke
şaşkın şaşkın Erdoğan’ı izliyor.
Yeni Zelanda Türk elçisini bakanlığa çağırarak bu
tepkinin nedenini sordu?
“Tabut meselesi de nedir?” diye sordu.
Bütün bunlar Türkiye’nin itibarını ağır biçimde
zedeliyor.
Öyle sanıyorum ki Erdoğan sırf seçimleri kazanabilmek
için tüm dış politika unsurlarını da yok etmekte bir
sakınca görmüyor.
Erdoğan’ın bu konudaki son atağı ise “hesap
soracağını” açıklaması oldu.
Şöyle dedi; “Yeni Zelanda bunun hesabını sormazsa öyle veya
böyle bir sormasını biliriz.”
Damadın söylemiyle
“Burası çok önemli.”
Acaba Erdoğan eli
kanlı katilden nasıl hesap sormayı düşünüyor?
Erdoğan Yeni Zelanda’yı miting meydanında “Yasalarında 15
yıldan fazla mahkumiyet yokmuş. Ya ne diyorsunuz siz yaaa. 50 tane
ibadet yapan Müslüman’ı katledecek, sizin yasalarınızda böyle madde
yokmuş. İnsan hayatı, insan canı ne kadar ucuz ya” diye
azarlayarak, “Yasalarınızı değiştirin” dedi.
İlk etapta Erdoğan yasaların değişmesini, Yeni Zelanda’da
idam ya da ağırlaştırılmış müebbet cezasının
gelmesini bekleyecek herhalde.
Bu olursa ne ala ama Yeni Zelanda yönetimi yediği fırçayı
sineye çekip de yasalarını değiştirmezse ne olacak, benim
merakım bu.
O zaman hesap sorma yönteminin nasıl olacağını
elbette bilmiyorum.
Aklıma gelen şu.
Muhtemelen bu katil en ağır ceza olan 15 yılı
alır. 15 yıl sonra bu ülkeye bir intikam timi
gönderilir ve sapkın terörist hapisten çıkarken
cezası verilir.
Ne yalan söyleyeyim, dünyanın öteki ucundaki
ülkeye yönelik bu konuşma sadece bende değil bütün dünyada böyle
yorumlanır.
Böyle yorumlarlar yorumlamasına da, ardından
kahkahayı patlatırlar.
Bİ SORALIM BAKALIM
Erdoğan meydanlarda yine coşup “idamı getirsinler hemen
imzalarım” dedi.
Halk da çılgınca alkışlıyor Erdoğan’ı “idam idam
idam” diye sloganlar atıyor.
Akit televizyonu idam sehpası önünde program
yaparak, “Halk Kılıçdaroğlu’nun idam edilmesini
istiyor” diyor.
İdamı geri getirmek Erdoğan’ın bir emrine
bakar.
Çağırır Meclis’e atadığı başkanı, “Cuma akşamına kadar
idamı geri getirin” der. O başkan hemen Meclis’i toplar,
idam kanunu görüşülür.
Ama sorun şu; sayıları yetmiyor.
Çünkü idam
cezası Anayasa değişikliği ile
gerçekleşebiliyor.
Bunun için 400 oya ihtiyaç var.
AKP-MHP oyları 400’ü bulmuyor.
CHP, İYİ Parti veya HDP’ye de ihtiyaç var.
Bu durumda idam konusu vıcık bir popülizmden başka
bir şey değil.
Konuya balıklama atlayan MHP Başkanı Devlet Bahçeli de,
“Getirsinler biz destek verelim” diyor.
Niye bekliyorsunuz ki, teklifi siz getirin.
Ayrıca şunu söylemeliyim.
Erdoğan bu konuda samimi davranmıyor.
İdamın geri getirilmesini seçimden önce de
istiyordu. O sırada MHP ile birlikte Meclis’te
367’yi bulabiliyordu. Ama getirmedi.
Demek ki amaç idamı geri getirmek değil en düşük seviyedeki
kalabalık grupların “öldürmekten” duydukları hazzı
körükleyerek oylarını korumak.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Damat Bey harika.
Ekonominin dört dörtlük olduğunu söylüyor her
gün.
Nisan marttan, mayıs nisandan, haziran mayıstan daha
iyi olacakmış.
Eylülde enflasyon yine tek haneli hale
gelecekmiş.
Döviz artacak beklentisiyle dolar alanlar daha
çoook beklermiş.
Tabii iyi temenniler bunlar ama gerçek
olmadığını sokaktaki ayakkabı boyacısı bile biliyor.
Garip olan, koca koca iş insanlarının bir
kibir abidesini andıran damat karşısında sustalı
maymun gibi oturup en küçük bir tepki bile vermemeleri.
Gerçi hepsi korku içinde. Başlarına ne geleceğini
hiçbiri bilmiyor ama korkunun ecele faydası da yok ki.
Damat Bey kaptırmış kendini anlatıyor iş
insanlarına.
“2013 baharında her şey çok güzeldi. Sonra Gezi olayları
çıktı, her şey bozuldu.”
Zannedersiniz ki; o günkü
hükümet, Gezi olayları sırasında düşmüş yerine
başka iktidar gelmiş, beş yıl sonra bu iktidar yine göreve
dönmüş.
Ancak o zaman belki damadın söylediklerinin bir
anlamı olabilir.
Oysa kesintisiz iktidardalar.
Deyin ki, Gezi olayları ekonomiyi etkiledi.
Peki 5.5 yıldır eliniz armut mu topladı?
5.5 yılda ekonomi toparlanacağına niye hep tepe
taklak gidiyor?
Şu anda ekonomi çok iyi yoldaysa neden patlıcan ve biber 20,
fasulye 32 lira?