ANALİZ
Seçimin üzerinden tam 22 gün geçmiş olacak
bugün.
17’nci gününde İstanbul seçimini kazanan Ekrem
İmamoğlu’na mazbatası verilebildi.
Ama İstanbul halkının çilesi bitmedi.
Çünkü YSK’nın “seçimleri iptal etme ihtimali”
İstanbul’un tepesinde tutuluyor.
AKP’nin ve MHP’nin itirazları var, seçimlerin
iptal edilmesini istiyorlar.
YSK da bu talepleri bekletiyor.
Nedense incelemiyor bile.
Şimdi YSK’nın yapabileceklerini
sıralayalım.
1- İktidar ortaklarından gelen iptal başvurularını
reddeder, konu kapanır.
2- Seçimlerin iptali konusunda karar alır ve seçim
tarihini ilan eder.
3- Karar almayı bekletir, üç ay duruma bakar
kararı sonra alır.
3’üncü şık için de iki yol var.
Seçimler iptal edilebilir ya da başvuru reddedilebilir.
Peki, YSK yasal hakkı olan 3 ayı kullanabilir
mi?
Kullanabilir tabii.
Gelecek talimata bağlı.
Eğer tepeden “Bize biraz süre lazım, oyalayın”
denirse YSK bunu aynen uygular.
Böylelikle İstanbul Belediyesi ve İstanbul halkı üç ay
boyunca adeta diken üzerinde oturtulmuş olur.
Bunları eğer gerçekleşirse elbette daha çok konuşacağız.
Ben günümüze gelmek istiyorum. YSK karar
vermeyi neden geciktiriyor?
17 Nisan günü mazbata verildi ve İmamoğlu göreve başladı.
AKP ve MHP’nin itirazları da yapıldı.
Başvurular yapıldığına göre; “iptali gerektireceğine
inanılan” belge ve kanıtların da sunulmuş olması
gerek.
Buna rağmen YSK bekliyor.
Hiçbir şey yapmıyor.
Cumartesi pazar hepsi devlet memuru olduğu için
tatil yaptılar.
Oysa konu beş on devlet memurunun hafta sonu tatilini
kullanma hakkından çok daha önemli değil mi?
YSK, son 4 gündür hiçbir çalışma yapmıyor.
Alt komiteler ya da oluşturulan bilirkişi heyetlerinin, belge ve
kanıtları incelediğine dair bir açıklama da yok.
YSK sadece bekliyor.
Yusufeli ve Keskin’de seçim iptal eden, seçilmiş
kişilerin mazbatalarını da geri alan YSK, İstanbul’da
kılını bile kıpırdatmadan bekliyor.
Bu bekleyiş “talimat gelecek” kuşkusunu
artırıyor.
“Demiri soğutmak gerek” sözü, belki de bu amaçla
kullanılmıştır.
NOT: Yazımı tam gönderirken AKP’den haber geldi.
YSK başvuruyu görüşmeye pazartesi (bugün) olmadı,
salı (yarın) başlayacakmış.
Rezalete bakar mısınız, YSK’nın ne zaman
toplanacağını bile AKP açıklıyor. Bu YSK üyeleri yarın
halkın, hatta kendi ailelerinin yüzüne nasıl
bakacak?
ŞAŞIRDIM
Son zamanların en komik haberlerinden biri Ekrem İmamoğlu’nun
“Başkanı olduğu belediyenin bilgisayar sisteminin bir
kopyasını çıkarmasına mahkemenin engel koyması”
haberidir.
Neymiş: kopyalama işlemlerini güvenlik yetkisi olmayan
kişiler yapabilirmiş, bu da devletin güvenliğini tehlikeye
sokarmış.
Zannedersiniz ki, İstanbul Belediyesi
devletin kozmik odasının bulunduğu bir kurum.
Devletin gerçek kozmik odasına yetkisiz kişileri sokmaktan
çekinmeyen ve buradan alınan bilgilerin yabancıların ellerine
geçmesine ses etmeyenlerin; belediye bilgisayarının içine
bakılmasından rahatsız olmaları da ibretlik bir durum.
Belli ki 25 yıldır yapılan usulsüzlüklerin ve hatta belki de
yolsuzlukların ortaya saçılmasından müthiş korkuyorlar. Bu nedenle
de akla ziyan fikirlerle milletin beyninde algı
oluşturmaya çalışıyorlar.
Örneğin belediye bilgisayarında tüm İSKİ, İGDAŞ
abonelerinin kimlik bilgileri varmış. İstanbul’daki herkesin adres
bilgileri burada kayıtlıymış. Yabancı İstihbarat örgütleri ve eylem
yapmak isteyen terör örgütleri için paha biçilmez bilgilermiş
bunlar.
Bu bilgilerin piyasaya yayılması halinde
“neler olacağını” tasavvur etmek bile insanı
korkutmalıymış. Bu nedenle İstanbul’da yaşayan herkes can
güvenliğinin tehlikeye girdiği gerekçesiyle İmamoğlu hakkında suç
duyurusu yapmalıymış.
Bu bilgileri paylaşmak için ille bilgisayarın kopyalanmasına gerek
yok ki, zaten hepsi İmamoğlu’nun önünde duruyor.
Açık söyleyeyim, yandaş tetikçi takımının
hezeyanlarını, korkularını elbette anlıyorum ama yargının
kararını anlamak mümkün değil.
Bugüne kadar görülmemiş bir kararı hangi
hukuka göre almış olabilirler acaba?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Özür dilerim biraz fazla
argo oldu.
Ama gerçekten söyleyecek söz bulamadım.
Şimdi gelin önce İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun seçimlerden önce valilere gönderdiği
talimatı okuyalım;
“Valilere talimat gönderdim; ‘CHP il başkanlarını bundan
sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin’ diye… Onların
gideceği bir adres var. PKK mensuplarının cenazeleri var. Sandıkta
beraberlerse, cenazede de olacaklar.”
Ardından
tetikçi Güneş Gazetesi’nin
Hakkari’de şehit olan 4 askerimizle ilgili
haberi “Mutlu musun
Ekrem?” başlığı ile duyurmasına bakalım.
Çeşitli çap ve ebattaki yandaş tetikçi
medyanın Hakkari şehitlerini CHP’ye
bağlamalarını da gözden kaçırmayalım.
En sonunda da CHP Genel Başkanı’na yönelik
neredeyse “Sivas olayına
varacak” saldırıyı düşünelim.
“Yeni Türkiye” diye
adlandırdıkları düşmanlığın, alçaklığın, kin ve nefret
ortamından beslenmenin yükselen değer olduğu ülkede
oluyor demek ki bunlar.
Bu rezilliği parti ayırımı yapmadan bu
ülkeyi seven herkesin lanetlemesi
gerekir.
Anlaşıldığı kadarıyla “Yeni Türkiye’nin
rezilleri” bundan sonra terör eylemi olmasını
ellerini ovuşturarak bekleyecek ve her şehit haberinden
sonra CHP’ye ve tüm muhalefete alçak
iftiralarla saldıracaktır.
Utanıyorum.