Bu ülkede ne zaman ışıklar sönse, ne vakit karanlık bassa tuhaf
tipler peyda olur sokaklarda...
Sivas’ta kalabalıkları Madımak Oteli’ne sürükleyen ama ne öncesinde
ne de sonrasında Sivas’ta bir tek Allah kulunun rastlamadığı o
yobazlar gibi...
Gezi Direnişi esnasında Beşiktaşlı diye ortaya çıkan ama tek bir
maça gitmemiş o taraftar grupları gibi...
Bir anda ortaya çıkar, bir anda kaybolurlar.
Çoluğunuza çocuğunuza mukayyet olun diye yazıyorum: Yine
aramızdalar!
Sabah HDP’lilerle yürüyüp özgürlük işareti yapıyor, akşam
ülkücülerin yanında bozkurt kesiliyorlar.
Parti binası yakıyorlar.
Yolcu otobüsü taşlıyorlar.
Sipariş üzerine içinde tahrik geçen her cümlenin baş öznesi
oluyorlar.
* * *
Birkaç gün önce de bu ülkenin en köklü gazetelerinden birinin
kapısına dayandılar.
Kapıları camları indirdiler.
Gazetecileri, yalakalık değil gazetecilik yaptıkları için ölümle
tehdit ettiler.
O gece 2015’in İstanbul’u 1993’ün Sivas’ını yaşarken çok daha
korkunç bir durum vardı: Azgın linç kalabalığının başını bir
milletvekili çekiyordu.
* * *
3 kişi toplanıp sinemaya gitmeye kalksan “izinsiz toplu gösteri”
muamelesi yapıp çevik kuvvet timleriyle olay yerine intikal eden,
TOMA’larla, biber gazlarıyla en sert tedbirleri (!) almaktan
çekinmeyen polisimizin Hürriyet’e saldırı sırasında hoşgörü abidesi
kesilişinde değilim.