İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş
öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş. Bir
asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral
öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.
Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme,
bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş…
Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde
kalıp papaza koşmuş: “Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var
mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın…”
Papaz yanıt vermiş: “Kraldan daha önemli bir şey var!..
ADALET öldü.”
★
Ana Muhalefet Partisi yollarda, bir diğer muhalefet partisi
Anayasa Mahkemesi’nin önünde nöbette... İkisinin de ortak talebi
adalet.
★
Kanlı bir darbe girişimini bertaraf ettik. O gün maskesi
düşen; 50 yıldır devletimizin, milletimizin kanını emen bir ihanet
çetesiyle hâlâ mücadele ediyoruz. Sadece FETÖ belasıyla da değil,
PKK’sı, IŞİD’i, DHKP-C’si... bir terör koalisyonuyla savaşıyoruz
içeride.
Dışarıdaki “Bunlar bir sendelese de bir tekme de biz vursak”
diye bekleyen harici bedhahları saymıyorum. Kolay
değil...
Türkiye’nin son 3-4 yılda başına gelenler başka bir devletin,
başka bir milletin başına gelseydi, ortada ne bir devlet ne de bir
millet kalmıştı. İyi ki bu devlet var, iyi ki bu millet
var.
Ama unutmayalım ki; bir devleti devlet yapan en önemli vasfı
adaletidir. O adalet ki vatandaşın devletten en büyük
beklentisidir.
★
Başımıza gelen musibetlerden ders alalım. FETÖ’nün
devletimizi kuşatmaya önce adliyelerden başlaması bir tesadüf
değildi! Kurdukları kumpaslarla önce adalet duygusunu yok ederek
başladılar kanımızı emmeye.
Çünkü bir halkla bir devletin arasındaki en büyük duygusal
bağ, adına adalet denen o kavramdı.