Bir özel seçimim onun için, bu çok belirgin… Çağrıcıl bakışlar buldu birden gözlerimi, anlamlı gülücükler geldi çarpıveren.
Tanışma mizansenleri… O yarattı biliyorum… Çekingenliğim, gözümde büyütüşüm… Şiirlerime de girmek istermiş, laf aramızda.
Yetmişti bunlar o çağıma, yeterim diyordum mutluluk utkusunun en parlağına.
Mayıs'tı, aşk-ay olduğu bilimce sabit. Palandöken de buna göre bezetmiş yüzeyini. Kır çiçekleriyle buketliyordum içimden geçenleri, ona verecektim geleceğimizin simgesi olarak.
Gelgelelim bunlar hep girişim aşamasında kaldı. Tatilin şimdi zamanı mıydı, deseniz de, umar yok, o gider, siz gidersiniz.
Tastamam yüz otuz günlük özlem… Hele bir güz gele, o kız da gele…
Gelmez mi geliyor elbet, güz de, kız da… Yüz gelmiyor ama yüzü yok… Dedilerdi, bir altın halkaya parmak geçirmiş… Bir parlak meslek, bir lüküs hayat… Çağrıcıl bakışları aradım, kalmış mıydı, kalmalıydı… Yok hayır; ağrıcıldılar ilkin, sonra bağrıcıl oldular, gözlerin bağırdığını ben onda gördüm.
Ve izliyordum girdiği yaşam kulvarında onu. İşte bu kocası yanındaki… Dövsem mi bir bahane yaratıp? Hayır bu doğru olmaz, suç onun değil. Ve bir de çocuk, günün birinde. Adını 'Satılmış' koysaydı bari.
Ve bana olumsuz, pek olumsuz yansımaları: Dersleri astım, aşırının aşırısı işlere daldım, kalemi attım, edebiyatı, şiiri kovdum zihnimden ve gönlümden.
Nispet yapıyorum yazgıya aklım sıra.
Sonra öğrenimi bitti, ayrılıp gitti eriten bakışlarımdan kurtularak.
Geleceği mi? Ondan sonra onu hiç görmedim, merak da etmedim ne halde olduğunu, biliyordum olacakları. Yinelek yinelek, hep edilgen, yuvası konforlu tünek, bu kısır döngüde köhneyecek.