Ülkemizde uzun yıllar gazetecilik yapmış olan Huge Pope'nın Türk Dünyasına yaptığı gezilerin izlenimlerini ve söyleşilerini topladığı bir değerli kitabı vardır, adı: "Evlad-Fatihan/Türkî Dünyanın Yükselişi"dir (Vatan Yayınları).
Pope, bu kitabının Kazakistan ve Nursultan Nazarbayev'le ilgili bölümündeki şu satırlar, bugün yeniden güncel ve önemli olmuştur, aktarıyorum:
"Bağımsızlığın ilk yıllarındaki şok ve yıkımdan sonra, Nazarbayev yeni bir başlangıç yaptı. 1997'de Kazak başkentini güneydoğuda sıkışmış Almatı'dan, adını Astana (Kazakça başkent demek) olarak değiştirdiği, ülkenin ortasında merkezi bir şehre taşıdı. Kızı Dariga Nazarbayeva bana başkentin değiştirilmesine karşı çıkanların çok olduğunu söyledi. Fakat Başkan'ın bildiği doğrultuda gitmesi için nedenler vardı: Kazak ve Rus nüfusu karıştırmak, başkenti depremlerden korumak ve ülkenin sıklet merkezini Çin sınırından uzaklaştırmak.
Atatürk de, 1923'te başkenti İstanbul'dan Ankara'ya taşımıştı.
Nazarbayev, Astana'dan sevdiği bir hobiymişçesine söz ediyordu. Kentin planlanması bağlamında süslü Japon dizaynını küçümsemişti. Şehre kişisel zevkine uymayan bir çivi bile çakılmadığını anlatırken, gururu sesine yansıyordu.
'Bu dizayn yalnızca bir kâğıt parçası, mimarı benim. Puşkin'in 'Kendime bir anıt dikerim ama ellerimle değil' diye bir şiiri vardır. Ben de diyorum ki 'Kendime bir anıt dikerim ama kendi ellerimle.'