Eski Türklerde kadının örtünmesi konusunda, Nizami Gencevi'nin "İskendername"sinde, ilginç bir öykü anlatılır. İşte o manzum öykü:
Bu işde serf etdi öz hünerini/Çağırdı qıpçağın böyüklerini./İsgender onlara çox etdi hörmet/Ucaltdı (yüceltti) başları, gösterdi şefqet/Örtülü söz dedi çöl Kıpçaklarına
"Yüzünü gizletmek hoşdur, kadına/Kadın ki, yadlara (yabancılara) açar yüzünü/Ne eri (kocasını) düşüner, ne de özünü (kendini)/Berklikde (sağlamlıkta, güçte) ansa da (andırsa da) taşı, poladı (çeliği)/Yine de kadının kadındır adı."
O azğın çöl halkı, o köçeriler (göçerler)/Padşahı dinleyib durdu bir qeder (birazcık)/Bu emre eğmedi boyun hiçbiri/Bendeyik biz, diye teslim oldular/"İtaet ederik sene, tacidar!Yüz örtmək doğru yol değildir ancaq/İtaet etmez bu ayine (buyruğa) Kıpçak/Yüz örtmek ayini qoy olsun senin/Bize de göz örtmek olmuşdur ayin/Bakmamaq gerekdir namehrem yüze/Ne suçu var yüzün? Ceza ver göze/Bu sözlər gelirse padşaha ağır/Ne üçün bes (peki) yüze, arkaya baxır (bakıyor)?/Bu hasar değil mi kıza, geline?/Heçbiri girmemiş yad (yabancı) gerdeğine/Bizim kız-geline yeter bu örtük/Yadlar gerdeğinden tutmamışlar yük/Örtük salmakdansa (koymaktansa) halqın yüzüne/Özün (kendin) bir örtük çek bakan gözüne/Gözünə perdeyi asan bir nefer (kişi)/Şübhesiz ne güneş, ne de ay görer/Bu işde cahandar (evrenin egemeni) emr edir bize/İstesen her Kıpçak can verer size/Ederik her emrin olsa, itaet/Öz töremizden dönmerik (dönmeyiz), elbet."
Kıpçağın dilini uzun görünce/Susaraq aldı bir acı düşünce/Padşaha apaydın oldu heqiqet (gerçek),
Bu halka bir fayda vermez nesihət.