Yoksa "Örfi idare" mi demeliydim hazretler, hani ne de olsa bu "Sıkıyönetim" de sizin deyiminizle "uydurukça"dır.
Neyse gene ben Öztürkçesini kullanayım. Bu ara gene "dil sıkıyönetimi" ilan ettiniz, art arda bildiriler yayınlıyor, hoşunuz gitmeyen sözcükleri içeri atıyorsunuz.
Kırk kez yazdım, 1980 öncesinde değiliz, dilde herkes, aşırı Öztürkçe yanlıları da, Osmanlıca inatçıları da, belli bir çizgiye, ortak noktaya geliyorlar, bu iyiye alâmettir, yardımcı olalım buna. Ama yok, anlamıyorlar, o eski takıntıları dürtüklüyor durmadan bunları.
Birisi AKP'nin ilk saraylı Millî Eğitim Bakanı'na sorar, medet umar ondan: "Dilimiz ne olacak, dilimizi kurtar bu uydurukçacılardan."
Aynı arkadaş Bülent Arınç'ın TDK'nın başına oturttuğu ve dilimize zerre kadar hizmeti olmadan gününü gün edip çekip giden Bay Kaçalin'e de övgüler yağdırmıştı.
Bunların, Batı dillerinden bir "hayasız akın" halinde gelip dilimizi kirleten sözcüklerle bir alıp veremeyecekleri yoktur, varsa yoksa 1980 öncesi Türk Dil Kurumu'nun türettiği, bilim ve halk dilimize yerleşen sözcükler... Kafayı bunlarla bozmuşlardır. Öyle bir bozma ki, birisi süreç'e "vetire" der, öteki "yanıt"a çatar TDK türetmesi sözcük sanarak. Oysa "yanıt", Divanü Lugati't Türk'te geçer, dahası benim çocukluğumda Bayburt'ta büyüklerimiz kullanırlardı "Yanudun de hele" diyerek.