İsmail Hakkı İçten'le rastlantılar buluşturdu bizi... Üç kitabını imzalayıp gönderdi önce, ardından Ankara Kitap Fuarında kitaplarımı imzaladığım standa dek gelerek yüz yüze tanış oldu benimle ve kitaplarımdan imzalattırdı.
Okudum üç kitabı da.. İlki bir roman "Rüzgârla Gelen Kadın" adını taşıyor Cinius Yayınları'nca yayımlanmış ve 2018 Altın Kalem Ödülü almış.
İçten, kitabının ana fikrini "tesadüflerin yaşamdaki yeri" üzerine oturtmuş. Tesadüfler üstüne yaptığı felsefi irdelemelerin bir bölümünde şöyle diyor: "Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşar buluruz kendimizi. Bir karga çığlığı, bir satıcı haykırışı alır götürür bizi gerilere, yıllarca uzaklara. Hem öğretmen hem öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. İçinde doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra arkadaşımız, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz..."
Evet tesadüfler ağına yerleştirdiği olaylar ve kişiler üstüne kurgulamış yazarımız romanını. Bu kurguda şaşırtılar var, yaşam ve ibret dersleri ve bu derslere değgin sorgulamalar var. İnsanlık hallerinin neredeyse tümü var bu romanda. Ülkemizin toplumsal ve geleneksel gerçekleri içinde acılar, savrulmalar art arda geliyor. Ancak sonu mutlu, çocukluğumun masallarının en sonunda şöyle denirdi genellikle "Yemiş içmiş, muratlarına geçmişler..." Bu romanda da son öyle oluyor.
Bana göre günümüz romanı anlatı boyutlarını aşmalı, şiirsel bir dille ve okuru sıkmadan, ayrıntılı betimlemeler yerine, düşünsel çözümlemelere girmelidir. Ve romanlardaki olaylar ve kişiler, okur belleğinde yer etmeli, unutulmamalı ki başarılı sayıla... Bu romanda ben bunları gördüm. Söz gelimi bir Abdullah karakteri var ki, unutulur gibi değil.
Kutlarım sevgili İçten'i...