Öykü ya yaşanmışlıkları anlatır ya da kurmacalıkları sunar. Kurmacalıklar da salt düş ürünü olmazlar, onlar da yaşanmışlıklardan izleri, imleri, esinleri içerirler.
Yaşanmışlıklar nedir peki, tarih mi? Hem evet, hem hayır. Her tarih bir yaşanmışlıktır kuşkusuz ama her yaşanmışlığa tarihtir diyemeyiz.
İşte tam burada öykü ile tarihin ilişkisinin ne olduğu sorusu çıkar ortaya. Tarih edebiyatçılar ve onun önemli bir parçası olan öykücüler için önemli bir kaynaktır. Alırlar oradaki vakanüvis yavanlığı ile anlatılanları ya da yazıtlarla, başka arkeolojik buluntularla elde olunan bilgileri; ayıklarlar, çarpıcı olanlarını seçerler; onlara insansal davranışları, ruh hallerini giydirirler, betimlemenin varsıllığı ile donatır, bezerler ve tabii kendi yorumlarını da eklerler hüküm verici olmadan, kararı okura bırakma payını da bırakarak.
İşte "Edebiyat insanın kaderini insana anlatır" diyen yazar Ahmet Yıldız "Nizamülmülk'ün Öldürülüşü" adlı öykü kitabında (Kaynak Yayınları) bu dediklerimizi bir kez daha ama bence farklı bir kurgu ve anlatım tarzı ile yapmış.
13 öykü var bu kitapta. Ve bir de kaynakça eklemiş yazar kitabına, bu da kitabının bir öykü-tarih olduğunun göstergesi.
Tarih edebiyata borçludur çünkü tarihi çekici bir sunuş biçimi ile anlatan odur. Tarihi öykü tadında, öyküyü tarih ilginçliğinde okumak isteyenlere bu kitabı salık veririm.