Şeyh Bedrettin'e dair çok kitap okudum, çok da roman ve şiir… Yazdığı o büyük destanla Şeyh Bedrettin'i Türkiye gündemine sokan Nazım Hikmet'tir. Sonra Türk solunun tarihi kişilerinin başında gelir oldu Şeyh Bedrettin. Oldu ya, dünya sosyalizm tarihinde yerini alamadı Türk olduğu için. Rus yazar Radi Fiş'in "Ben de Halimce Bir Bedrettinem" adlı o güzel romanına rağmen.
Bizde de Erol Toy yazdı Bedrettin'i "Azap Toprakları" adlı üç ciltlik romanı ile. Gerçek Bedrettin vardır bu romanda. Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun "Darağacı" adlı romanında ise, Bedrettin, Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa'nın elinde oyuncak olan saf bir adam olarak anlatıldı, ona mal edilen düşünceler de ona ait değilmiş güya…
Şimdi bakıyorum, birileri Sepetçioğlu'nun sepetinden kapmışlar bu yaklaşımı, akademik tezler hazırlayıp kitaplar yazmışlar.
Yazmışlar da şunu sormak gerek bunlara: Öyle idi de Bedrettin neden ipte can verdi ulema fetvasıyla?
Bu konuların değerli ustalarından birisi olan Nejat Birdoğan'ın kaleminden okuyalım bu işin doğrusunu (Sivas Kitabı/Bir Toplu Öldürümün Öyküsü-Edebiyat Derneği Yayınları):
"Bedrettin önemli düşüncelerini 'Varidat' adlı yapıtında toplamıştır. Ölümünden sonra bu yapıt gizletilmiş ve ancak Kanunî döneminde ortaya çıkarılmıştır. Bu yapıtın konusu, Bedrettin'in Tanrıbilim (İlahiyat) üzerine görüşleridir. Bu kitap, onun öğrencilerine verdiği ders notlarının öğrencilerince toplanmasından oluşmuştur. Özet olarak bu ders notlarından onun kimi düşüncelerini aktarırsak, Bedrettin'in neden koyu Sünnilerce sevilmediğini ve 'zındık' diye suçlandığını anlarız.