Gâzi, kongre sırasında her akşam Türk Tarih Kurumu üyelerini yemeğe çağırıyor, günün değerlendirmesi yapılıyordu.
Bu yemeklerde birine Macar Türkolog Zayti Ferenç de davet edilmişti. Gâzi, misafir bilim adamını sağına oturttu. Tarihten konuşuluyordu. O gecenin tanıklarından Hasan Cemil Çambel gecenin devamını anı defterine şöyle yazdı:
"Çok geçmeden sofra, cazibesine doyulmaz bir ilim ve kültür sahnesi oldu... Gâzi, yanındaki seçkin misafirlere dönerek dedi ki: 'Profesör, Türkler ve Macarlar iki kardeş millettir. Bu iki kardeş millet kendi yüksek millî gayelerini ve büyük geleceği düşünen ve gören iki olgun kardeş millet gibi mi hareket etti? Hayır. Ne yazık ki hayır. Biz Türkler İslam âleminin önüne geçtik. Siz Macarlar Hıristiyan dünyasının önüne düştünüz. Asırlarca birbirimizi kırdık. Fakat ne için? Hangi büyük maksat, hangi millî gaye, hangi yüksek gelecek için? Ve kimin için? Kimin hesabına? Böyle yapacağımıza, eğer gurur ve ihtirasa, boş davalara, manasız, hayalperest emellere ve başkalarının maksatlarına kapılmayıp da iki kardeş millet el ele, barış içinde birleşseydik, hem kendi milletimizi, hem de bütün insanlığın refah ve saadetine hizmet etmiş olmaz mıydık?'
Macar bilgin ruhundan yaralanmış bir canlı heykel gibi, yüzü kıpkırmızı ve gözleri dolu, ayağa kalktı, sandalyesini geriye itti ve Gâzi'nin önünde iki dizi üstüne çökerek ve onun elini iki eli arasına alarak, tekrar tekrar öptü öptü, yüzüne, gözüne sürdü. Bu ulvi manzara önünde sofrayı bir mabet sessizliği kaplamıştı."