Küresel düzeni belirleyici koşulların her hafta kökten sarsıldığı büyük satranç tahtasında, gelişen ve değişen konjonktüre ulusal güç kapasitesinde cevap verebilmek, yeni stratejiler üretebilmek, yeni inisiyatifler yaratmak devlet refleksinin özünü oluşturur. Devlet refleksi iletişim gücü ile buluşunca dış politika hamleleri gerçekleşebiliyor. Günümüzün iletişim şartları hızlı satranca izin veriyor. Telgrafın yerini görüntülü telefonlar ve e-posta; tren ve geminin yerini uçaklar aldı. Yeni konjonktürde yükselen Avrasya Jeopolitiği, soğuk savaş sonrası oluşan tek kutuplu düzeni zorlamakta ve dünya siyaset arenası, çok kutuplu ve bölgesel ittifakların oluşabileceği bir rotaya doğru dönüş göstermektedir. Bu yükselişte Batı Asya’da Türk-Rus ve Türk-İran yakınlaşması küresel dengelerde büyük etki yaratıyor. Diğer yandan Çin’in siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda yarattığı yeni durum, Washington Konsensüsü yerine, Pekin Konsensüsü’nün küresel sistemde yerini almasını hızlandırıyor. Bu durum yeni uluslararası ilişkiler teorilerinin gelişmesini tetikliyor, güç kavramı yeniden değerlendiriliyor ve küresel sistemde yeniden 19. yüzyılın güç sistemine dönüş hızlanıyor.
BU SÜREÇTE TÜRKİYE ATATÜRK’Ü YENİDEN KEŞFEDİYOR
Zira dış ve iç koşullar gerek dış politikada gerek iç politikada onun kurduğu sistemin hayatta kalma, güvenlik, refah ve mutluluğumuz için ne denli vazgeçilmez olduğunu bizlere acı çektirerek, bedel ödeterek öğretiyor ve öğretmeye devam ediyor. 21. yüzyılda varlığımıza en büyük tehdidi teşkil eden PKK ve FETÖ’nün ardındaki payandalar, bunları inşa eden,