Cumhuriyet Donanması’nı Mustafa Kemal kurdu. Üç tarafının deniz
suyu ile yıkandığı Türkiye Cumhuriyeti bir yarımada devleti idi.
Donanmasız Anadolu savunulamazdı. Osmanlı, donanmasızlığın bedelini
kanla ödemişti. Savunma uzaktan; denizde başlatılmalıydı. Ancak,
1923 sonunda donanmanın bırakalım yeni gemileri, seyre hazır savaş
gemisi bile yoktu. Bu nedenle Lozan’da iki ada dışında bütün Ege
Adaları elden çıkarılmıştı. Büyük bütçeye ihtiyaç vardı. Karacı
mareşal ve orgenerallerin hakimiyetindeki genç silahlı kuvvetlerin
Amirali dahi yoktu. Bütçe mücadelesinde Milli Müdafaa Vekaleti’nde
müsteşarlık seviyesinde temsil edilen Bahriye’nin şansı da yoktu.
Mustafa Kemal bu açığı gidermek için Bahriye Vekaleti’ni kurdu.
Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ve Başbakan İnönü bu
bakanlığa karşıydı. Neticede Yavuz Havuz davası kumpası ile 1928
yılında kapatıldığında, Bakanlık 2 yaşındaydı. Ancak bu kısa sürede
bile büyük başarılar elde etti. Donanma dışarıdan temin edilen
muhrip ve denizaltılar ile yenilendi. Kocaeli/Gölcük’te Tersane ve
üs kuruldu. Denizciler olağanüstü başarı eğrisi ile kendini
ispatladı ve 1936 Kasım ayında ilk kez toplu halde Akdeniz’e
çıkarak, Malta/Valetta ve Pire/Yunanistan’a liman ziyaretinde
bulundu. Dönemin koşullarında bu sefer, büyük bir başarıydı. Bu
ziyaretler, 13 yıl aradan sonra Montreux Sözleşmesi ile Boğazları
geri alan bir ulusun kendine olan güveninin de bir manifestosuydu.
Donanma Türk Boğazlarının geri alınmasında, bu stratejik bölgeyi
kendi olanaklarımızla savunabileceğimiz mesajını vererek jeopolitik
bir sonuca erişmişti. Donanma’nın 1936’da Türk halkına ilk
jeopolitik armağanı Türk Boğazları oldu.
İKİNCİ JEOPOLİTİK ARMAĞ...