Sürekli bu köşede Yeni Türkiye’de
rüzgârın esişi ve suyun akışı durdurulamaz diye yazıyorum. Gecikme
olabilir ama durdurulamaz. Medya bu durumun en net görüleceği
alanlardan biridir. İşte bakın yine her zaman olduğu gibi yazdığım
hayata geçti. Aydın Doğan döneminde her türlü
problemli operasyonun merkezi olan Vatan gazetesi kapatıldı. Murat
Çelik dışındaki bütün Vatan kadrosu tasfiye
ediliyor. Vatan’ın dijital ortamda da devam etmesi
imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal vakasıdır. Artık tarihe
karışmıştır. Zaten çıkıp çıkmadığı belli olmayan bir gazeteydi.
Köşe yazarları zaten yok hükmündeydi. Kapatılması 22 Mart 2018
devriminin devamı mahiyetindedir.
Burada kesin olarak söylüyorum
ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce
Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam
edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de
olmayacak. Diyeceksiniz ki Hürriyet de aşırı zarar ediyor, o
da mı kapatılacak? Hürriyet yüksek maliyetli yüklerinden kurtulunca
kazanca geçebilecek bir gazetedir. Aydın Doğan döneminde Hürriyet
âdeta bir çiftlik hâline gelmiş. Öte yandan basılı gazete devrinin
bitiyor oluşu da bir realitedir...
Sayın okurlarımdan medyayla
ilgili çok mesaj geliyor. Mesela değerli bir okurumun mail ile
attığı soruyu aynen buraya alıyorum...
“Cem Bey, Mehmet Yılmaz’ın 17-25 Aralık FETÖ darbesi yandaşlığından, Şirin Payzın’ın ise 7 Haziran öncesi-sonrası PKK terör örgütünün siyasi koluna desteğinden ötürü haklı tasfiye edildiğini yazıyorsunuz. Peki Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’yü desteklemedi mi? Ertuğrul Özkök daha geçenlerde FETÖ’cü Eyüp Can’a destek ziyaretine gitmedi mi? Fatih Altaylı deseniz daha geçen hafta polisimize küfretti. Şirin Payzın ve Mehmet Yılmaz’ın kabak başına patlıyor da bunların başına niye bir şey gelmiyor? Bu durum adaletsizlik değil mi?"
“Cem Bey, Mehmet Yılmaz’ın 17-25 Aralık FETÖ darbesi yandaşlığından, Şirin Payzın’ın ise 7 Haziran öncesi-sonrası PKK terör örgütünün siyasi koluna desteğinden ötürü haklı tasfiye edildiğini yazıyorsunuz. Peki Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’yü desteklemedi mi? Ertuğrul Özkök daha geçenlerde FETÖ’cü Eyüp Can’a destek ziyaretine gitmedi mi? Fatih Altaylı deseniz daha geçen hafta polisimize küfretti. Şirin Payzın ve Mehmet Yılmaz’ın kabak başına patlıyor da bunların başına niye bir şey gelmiyor? Bu durum adaletsizlik değil mi?"
Değerli okurum şüphesiz haklı. Bu
mealde bana yüzlerce soru geliyor. Bu soru onun güzel bir örneği.
Fakat ben aldığım yeni bilgilerin de çerçevesinde diyorum ki,
herkes müsterih olsun. Bazı şeyleri bilerek
yazıyorum. 17-25 Aralık FETÖ darbesini kim
desteklediyse ve 7 Haziran dönemi PKK terör örgütünün siyasi koluna
kim yardım ettiyse bedelini kesinlikle ödeyecek. Bu isimler
kesinlikle medyadan tasfiye edilecek. Kimsenin yaptıkları yanına
kâr kalmayacak. Her şeyin bir sırası var. Henüz sırası gelmedi diye
o kişi yaptıklarından yırtmış değildir. Müsterih
olunuz. Bakın benim de karamsar olduğum kimi yazılar oluyor ama bu
sefer rahatım. 22 Mart 2018 medya devriminin rüzgârı esmeye ve bu
devrim nehri akmaya devam edecek...
İşin Fatih Altaylı kısmında ise
bazı tuhaflıklar olduğunu inkâr edemeyiz. Altaylı
biliyorsunuz bir polisimize hakaret ve tehdit etmekten 4 yıl
4 ay hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Dediğim
gibi 81 vilayetimizden kahraman polislerimiz bu skandal yüzünden
Fatih Altaylı’ya haklı bir öfke içindeler. Bana gelmiş, abartısız
yüzlerce polisimizin mektubu var. Bu şahsın Hande Altaylı bahanesi
de polis araştırmasına göre uydurma çıktı. Sırf kendi keyfinden
polisimize küfretmiş ve tehdit etmiş. Olayın skandal boyutu daha da
büyüdü.
Tüm bunlara
rağmen Fatih Altaylı şu an TBMM Başkanı Binali
Yıldırım ile beraber Arjantin’de resmî heyet gezisinde! Dün tüm
güvenlik bürokrasisi bu bilgi ile çalkalandı. Üst düzey
emniyetçilerimiz şok içinde. Düşünün bir polisimize hakaret ve
tehdit ettiği için 4 yıl 4 ay hapis cezasıyla yargılanan bir adam
resmî devlet heyetiyle gidiyor ve orada onu Türk devlet yetkilileri
karşılıyor! Binali Yıldırım’ın danışmanları sizler TBMM Başkanımızı
nasıl zor bir duruma soktuğunuzun farkında
mısınız?
Altaylı rezaleti Sabah’tan
Star’a, Türkiye’den Yeni Şafak’a tüm gazetelerimizde verildi. Nasıl
bunu görmeyip de polisimize küfretmiş bu adamı resmî devlet
heyetine alırsınız? Bilerek yaptığınızı düşünmüyorum, çünkü bu
polis teşkilatına aleni ihanet olur. Binali Bey,
Altaylı’nın işlediği suçu bilse asla bu adamın yüzüne bakmaz.
Burada büyük bir ihmal var. Binali Yıldırım’ın danışmanları bu
skandalı izah etmek zorundadır. Konuşmadım ama hem İçişleri
Bakanımız Süleyman Soylu’nun hem de Emniyet Genel Müdürümüz Celal
Uzunkaya’nın bir kamu görevlisine tehdit ve hakaretten 4 yıl 4 ay
hapis ile yargılanan bir adamın resmî devlet heyetiyle beraber
Arjantin’e gitmesinden çok rahatsızlık duyduğunu
düşünüyorum. Türk DEVLET terbiyesi geleneği açısından
da bu durum kabul edilemez.
MİT’in verdiği
"anlık istihbarat"ın önemi
DEVLET'imiz
terörle mücadele konusunda müthiş bir sınav veriyor. TSK, Emniyet
ve diğer kurumlarımız 24 saat PKK'yı yok etmek için var güçleriyle
çalışıyorlar. Terörle mücadelede istihbaratın ne kadar
önemli olduğu da malum. İstihbari bilgi terör hedeflerini yok etmek
için elzemdir.
Türkiye son dönemlerde sınır içi
ve dışında aldığı askerî ve istihbari önlemler sayesinde
PKK’ya karşı çok önemli operatif çalışmalar
yapıyor. Özellikle Türkiye’nin Afrin Harekâtı sonrası
PKK, bozulan morallerin düzeltilmesi için eylem arayışlarını
artırdı. Bu maksatla sınırdan geçiş yapma
arayışındaki PKK‘lılar, istihbarat birimlerinin sürekli takibi
altında.
Millî İstihbarat Teşkilatımız tarafından, eylem arayışında olan teröristlere lojistik destek sağlayan yan unsurlar da tek tek belirleniyor.
Millî İstihbarat Teşkilatımız tarafından, eylem arayışında olan teröristlere lojistik destek sağlayan yan unsurlar da tek tek belirleniyor.
Özellikle Kuzey Irak Gara
bölgesi, hem Türkiye’ye yakınlığı hem de arazi yapısı nedeniyle
PKK’nın lojistik merkezlerinden biri olarak biliniyor. Son
olarak TSK açıklamasında 11 teröristin etkisiz hâle getirildiği
operasyonun MİT ve TSK’nın etkin bir koordinasyonu ile
gerçekleştirildiği anlaşıldı.
Gara, PKK'nın
askerî kadrolarını yetiştirdiği, lojistik üs ve Türkiye’ye
eleman sevk noktası olarak kullandığı en temel bölge. 11 PKK’lı,
MİT’in elde ettiği kusursuz "anlık istihbarat"la Hava Kuvvetleri
tarafından vuruldu ve öldürüldü.
Bu tür terörle mücadele
operasyonlarında MİT'in verdiği istihbaratın ne kadar önemli
olduğunun altını çizmek lazım.