Yani birilerinin dediği gibi o
paçavra bildiri “Barış
bildirisi” değil. O
akademisyenler de “Barış akademisyenleri” değil. PKK zihniyetine açık destek verdi
bu akademisyenler ve Türk milletinin vicdanında mahkûm oldular. O
dönem bu sözde akademisyenlere en ağır tepkiyi ben
vermiştim.
İstisnasız hepsinin
üniversitedeki görevlerine son verilmesini ve “medeni
ölü” olmayı hak ettiklerini ifade etmiştim. Fakat bir
imza attılar diye de tutuklanmalarına ve evlerine polis
baskınlarına karşı çıkmıştım. Polis değil, YÖK bu işi çözmeli
demiştim. Peki YÖK Başkanı Yekta
Saraç ne yaptı? Her zamanki gibi yine inisiyatif
almadı ve irade koymadı. Her zamanki gibi yine ortaya karışık eyyam
hareketleri yaptı. Sonuçta bu akademisyenlerle ilgili tamamen
adaletsiz ve saçma bir tablo ortaya çıktı...
Bu bildiriye imza atan kimi
akademisyenler atıldı ve tutuklandı. Kimileri sadece atıldı ama
tutuklanmadı ve hiç yargılanmadı. Kimileri atılmadı ama yargılandı,
hatta ceza aldı. Kimileri ne atıldı ne yargılandı. Yani
hayatlarında hiçbir değişiklik olmadı. Kimilerinin hayatı söndü ve
hatta bebek bakıcılığı yaparak hayatını kazanmak zorunda kaldığını
yazan bir kadın akademisyen biliyorum. Kimileri ise şoke
olacaksınız ama bu imzadan sonra dekan oldu, hatta bir tanesi
rektör yardımcısı. Mesela Füsun
Üstel ise hapis yattı. İşte böyle bir korkunç
adaletsizlik tablosundan sonra ne denebilir
bilmiyorum?