Türkiye’de eskiden beri birilerinin dokunulmazlığı vardı. En çok da Eski Türkiye’nin egemen gazetecilerine cinayet bile işleseler kimse dokunamıyordu. Polisler ve savcılar bu medyatik kast sınıfına dokunamıyor, çünkü korkuyorlardı. Hala da o korku ve kompleks tam geçmiş değil. Nasıl ki bazı muhafazakar kalemlerde Hürriyet gazetesi ve Aydın Doğan noktasında kompleks varsa bazı devlet ve yargı mensuplarında da bu var. RTÜK ise tamemen FETÖ ve Aydın Doğan’ın karargahı gibi. RTÜK’ün lağvedilmesi noktasında Cumhurbaşkanımızın da kararlı olduğunu hatırlatalım. RTÜK artık yok hükmünde bir kurumdur.
Hem Samsonite bavul soruşturması hem de Aslı Baş cinayeti olayı çok somut olay. Hele Aslı Baş cinayetiyle ilgili çıkabilecek tüm kanıtlar ortaya çıktı. Aslı Baş cinayetini işleyen Ahmet Bayer ve oğulları ile bu cinayetin bilerek üstünü örten ve bunun karşılığında menfaat temin eden Ayşe Arman gerçeği çırılçıplak ortada duruyor. Devletin kimi kurumlarının resmi raporlarında bile Ayşe Arman’ın nasıl bilerek ve isteyerek bir cinayetin örtbas edilmesine aracı olduğu ve katalog suç kapsamında faaliyette bulunduğu ifade ediliyor. Tüm bunlara rağmen gariban Erdem Gül tutuklu, Aslı Baş ise mezarda iken arkasına Aydın Doğan’ı almış Ayşe Arman lüks ve sefahat içinde yaşamaya devam ediyor. Bu arada bu ülkede gerçek gazetecilik okulları olsaydı Aslı Baş cinayetini adım adım takip edip haber yapan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu ve muhabir Ercan Öztürk’e büyük ödüller verirlerdi. Ama ülkemizi bu açıdan tam bir çöl. Kelkitlioğlu ve Öztürk büyük gazetecilik yaptılar ve suçluları deşifre ettiler. Bu konuda bazı cesur savcıların çalıştığını ve bazı başka savcıların da aldıkları menfaat karşılığı bu vesur savcılara engel çıkarmaya çalıştığını da biliyorum. Ahmet Bayer’in bu cinayetin üstünü kapatmak için milyonlarca dolar ayırdığı da devletin istihbarat raporlarında mevcut. Ben de daha önce Yeni Şafak’ta ve Star gazetesinde bu olayı birkaç kez yazdım. Olayı hatırlayalım: