FETÖ'nün çökertilmesinde en önemli etken hiç şüphesiz bylock'un
bulunmasıydı. Şayet MİT bylock'u bulamasa kripto FETÖ'cülerin çoğu
deşifre edilemeyecekti. Hâlâ aramızda olacaklardı. Belki de 15
Temmuz darbe girişimi benzeri teşebbüslerine devam edeceklerdi.
MİT'in tespitine göre 215 bin FETÖ'cü bu iletişim yöntemini
kullanmış. Fransa, Amerika, Belçika, Kırgızistan gibi ülkelerden de
bylock kullanıcıları var.
Yargıtay'ın son kararına göre de bylock kullanmak net örgüt delili.
Bylock varsa FETÖ'cüsün demektir. Ancak bazı yargı kararlarına ve
uygulamalara bakılınca bylock konusunda bazı soruların sorulması
gerekiyor. Eğer bir FETÖ'cüde sadece bylock varsa ve hakkında başka
suç isnadı yoksa tutuksuz yargılanabiliyor. Bu tür yargılananlar
7.5 ila 9 yıl arasında ceza alıyor. Terör örgütü üyesi olunca da bu
işin kurtuluşu olmuyor.
Kamuoyundaki bir diğer iddia da bylock'ta ayrımcılıklar yapıldığı
yönünde. Şu an şehir efsanesi mi, gerçek mi belli olmayan bir
dedikodu var. Bu dedikoduyu duymayan gazeteci neredeyse yok gibi.
Meşhur iki iş adamında bylock çıktığı ve bu iki isme dokunulmadığı
yönünde dedikodu mekanizması her yerde dile getiriliyor. Hatta
polislerin onları almaya giderken yoldan döndükleri film senaryosu
gibi söyleniyor. Bu konuya da açıklık getirilmesi lazım. Çünkü
açıklığa kavuşturulmadığı takdirde, bazı bylock'çuların korunduğu
algısı yerleşiyor.