Gazetecilere sağdan soldan
sürekli bilgi gelir. Bazen öyle komplolar yazılır ki, küçük
dilinizi yutarsınız. İnandırıcı olmayan, masabaşında kurgulanmış
haberleri size gerçek gibi anlatırlar. Bunları size
anlatanlar, “Aman ha ismimi sakın
açıklamayın” da derler.
Akıllı bir gazeteci zaten neyin
doğru neyin yanlış olduğunu bilir. Bazı gazeteciler de dikkat
çekmek için bu yalanlara sarılır. Türk medyası komplolar açısından
bol malzeme içerir. Aklı başında bildikleriniz bile en saçma
komplolara inanır.
Sait Halim
Paşa’nın meşhur bir sözü vardır: “Türk insanı
eşyadan dimağa değil, dimağdan eşyaya geçer.” Yani
delilden sonuca değil, sonuçtan delile gider. Kafasındaki şablona
göre olayları şekillendirir. Araştırmacılar, gazeteciler böyle
olmamalıdır. Saçma sapan şeylere inanırsanız rezil
olursunuz.
Son yaşadığımız olay tam böyle
bir komplo. Normal zekâda kimsenin inanmayacağı bir dedikodu gerçek
gibi yayıldı. Yayanlar rezil rüsva oldu. Yazdıklarının yüzde yüz
doğru olduğuna inanan Rahmi Turan, hem
Erdoğan hem İnce’den baskı gelince yazdıklarının palavra olduğu
ortaya çıkmış oldu. Sonra kaynağının Talat
Atilla olduğunu açıkladı.
Talat Atilla önce inkâr etti
bunu. Kamuoyu baskısı ağır basınca o da kaynağın kendisi olduğunu
itiraf etti. Uyduruk plakalar verdi. Verdiği plakaların yalan
olduğu barizdi. Trafiğe bile çıkmamışlardı. Hem Rahmi Turan hem
Talat Atilla “medeni ölü” oldular. Her
şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Tabii aradan biri her zamanki
gibi sıyrılmayı başardı. Uğur Dündar bu
bilginin kendisine de geldiğini ama belgesini sorduğunu, inandırıcı
bulmadığı için de açıklamadığını söyledi. Bu
açıklamayla Rahmi Turan’ın tabutuna son çiviyi çakmış
oldu. Turan’ı bozuk para gibi
harcadı.
Dündar’ın kaynağı da muhtemelen
Talat Atilla. Dündar, Atilla’yı da boşa düşürdü ama buradaki
gariplik şu: Dündar ve Atilla iyi arkadaşlar. Birbirlerini
Twitter’da paylaşıp övüyorlar. Özellikle 9 Kasım tarihindeki
paylaşımlarına bakarsanız canciğer oldukları anlaşılır. Dündar 9
Kasım’da Twitter’da, “Türktime özel haberleriyle
dikkat çeken, usta ellerin yönettiği ciddi bir haber sitesidir.
Takip etmenizi öneriyorum" diye yazmış. Uğur Dündar
bu olayı bile PR’a çevirdi ya, ne desek boş...
Gelelim Talat Atilla’ya... Talat
Atilla geçen sene sonu ile bu yılın başları arasında Milliyet’te
köşe yazdı. Milliyet öyle bitmiş ki, bundan kimsenin haberi yok.
Talat Atilla’nın orada yazdığını bilen de yok. Atilla 2 Şubat
2019’da Milliyet’ten kovulmuştu. Niçin peki? 28
Ocak’ta 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün makam aracında zehirli
gaz yoluyla öldürülmek istendiğini, Hayrünnisa Gül'ün eşinin
hareketlerinden şüphelenerek son anda suikastı önlediği iddiasını
yazdığı için.
Benim anlamadığım
şu: İnsan böyle bir asparagası neden
yazar? Sayın Gül’e bir suikast olsa ve Hayrünnisa
Hanım bunu önlese bu gizli kalacak bir haber mi? İnsan neden bile
bile uydurma haber yazar? Komplo teorisi yapılır da böyle atmasyon
olur mu? Dikkat çekmek için mi?
Gerçi Külliye’ye CHP'liyi
gönderen Abdullah Gül’ün de suikasta uğradığını da yazmıştı.
Geçmişe doğru bakılsa kim bilir daha ne haberler
çıkar.
Hem Rahmi Turan hem Talat
Atilla medya kariyerlerini tek hamleyle bitirmiş
oldular. Geçmiş olsun...
Akıllı bir gazeteci zaten neyin
doğru neyin yanlış olduğunu bilir. Bazı gazeteciler de dikkat
çekmek için bu yalanlara sarılır. Türk medyası komplolar açısından
bol malzeme içerir. Aklı başında bildikleriniz bile en saçma
komplolara inanır.
Sait Halim
Paşa’nın meşhur bir sözü vardır: “Türk insanı
eşyadan dimağa değil, dimağdan eşyaya geçer.” Yani
delilden sonuca değil, sonuçtan delile gider. Kafasındaki şablona
göre olayları şekillendirir. Araştırmacılar, gazeteciler böyle
olmamalıdır. Saçma sapan şeylere inanırsanız rezil
olursunuz.
Son yaşadığımız olay tam böyle
bir komplo. Normal zekâda kimsenin inanmayacağı bir dedikodu gerçek
gibi yayıldı. Yayanlar rezil rüsva oldu. Yazdıklarının yüzde yüz
doğru olduğuna inanan Rahmi Turan, hem
Erdoğan hem İnce’den baskı gelince yazdıklarının palavra olduğu
ortaya çıkmış oldu. Sonra kaynağının Talat
Atilla olduğunu açıkladı.
Talat Atilla önce inkâr etti
bunu. Kamuoyu baskısı ağır basınca o da kaynağın kendisi olduğunu
itiraf etti. Uyduruk plakalar verdi. Verdiği plakaların yalan
olduğu barizdi. Trafiğe bile çıkmamışlardı. Hem Rahmi Turan hem
Talat Atilla “medeni ölü” oldular. Her
şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar.