Başlığa bakınca elimde sihirli bir formül olduğu sanılmasın. Sağlam analiz yapıldığında ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır. İki gün önce New York Times yazarı Thomas L. Friedman, When Necessary is Impossible (Gereken şey imkansız olduğunda) başlıklı bir makele yayınladı. Yazının girişinde Friedman Batılılara hasıl olmuş, son 3 yıldaki klasik algıdan etkilenmiş ve Tayyip Erdoğan’a diktatör demiş. Batıdaki ağır propagandadan ötürü Tayyip Erdoğan olgusunu ve Türkiye gerçeğini tahlil edememiş.
Aynı Friedman yazısının ikinci bölümünde DAEŞ’i ise gerçekçi ve rasyonel biçimde tahlil etmiş. Bir hafta Irak’ta kalan Friedman DAEŞ’in yöntemlerini analiz etmiş. Irak’taki Şii baskısı yüzünden Sünniler her yerden dışlandı. ABD’nin Irak işgali sonucu yüzbinlerce insanın ölümü, Sünnilerin gururunun kırılması, her şeylerini kaybetmesi DAEŞ’in ortaya çıkmasına sebep oldu. Teknolojiyi akıllıca kullanan DAEŞ ve lideri Ebubekir El-Bağdadi sonuç alan terör eylemlerinde bulundu.
İngiliz Independent gazetesine göre DAEŞ, bir Belçikalı nükleer fizikçiyi kaçırıp Belçika’nın nükleer sırlarına vakıf olmayı amaçlamış. Böylece uygun fırsat bulurlarsa, o reaktörleri patlatmayı bile düşünüyormuş DAEŞ. Ebubekir El-Bağdadi’nin nasıl zehir gibi planlar yaptığı ve ses getirmeyi bildiği bu haberden bile anlaşılabiliyor. Çok iyi networkleri olan, gizliliği sağlayabilen DAEŞ’e karşı ABD’nin ve Batının yapabileceği çok fazla şey yok. İran ile Suudi Arabistan arasındaki kavga sertleştikçe bundan en kârlı çıkacak olan DAEŞ’tir. Üstelik bu DAEŞ bitse de yenisi hemen ortaya çıkacaktır.