ABD’de Alex Jones adında bir
gazeteci var. Adam aslında bir komplo teorisi uzmanı. Öyle
uçuk iddiaları var ki, duysanız dudağınız uçuklamakla kalmaz beyin
devrelerinizi bile yakarsınız.
Alex Jones’un
kurduğu “Infowars” adında bir medyası
var. Burada kendine göre olayları yorumluyor. 11 Eylül’ün Amerikan
derin devletinin işi olduğunu söylemekten tutun da iklimlerin
kontrol edildiğini bile iddia ediyor. Yeni Dünya
Düzeni isimli bir örgütün ABD devletini kontrol
ettiğini bile söyledi Jones. Daha neler neler.
Jones’un “Infowars”da dile
getirdiği iddiaları geçmişte dile getiren çok kişi oldu. Texe Marrs
bu alanda başı çekiyor. “Illüminati/Entrika
Çemberi” komplo teorisyenlerinin el kitabı durumunda.
O kitapta şöyle bir komplo teorisi vardı: “Boris
Yeltsin, David Rockefeller’in yakın arkadaşı. Sovyetler yıkıldıktan
sonra Yeltsin’i iktidara getiren derin dünya
devletiydi.” Marrs teorisine kanıt olarak da
Rockefeller ile Yeltsin’in de içinde olduğu bir resmi
gösteriyordu.
Marrs başka kitaplar da yazdı.
İklimlerin kontrol edilmesi, kuraklık diye bir şeyin olmadığı,
UFO’lar ve daha neler neler. Elbette bunların bir alıcısı var.
ABD’de kıyamet kopacak diye evlerinde yatmayıp çadır kurup
sokaklarda yatanlar var.
Alex Jones geçmişte Marrs ve
benzerlerinin dile getirdiği komplo teorilerini daha estetize
ederek söylüyor. Ağzı iyi laf yaptığı, yeri geldiğinde küfrettiği
ve agresif olduğu için videoları ayda 10 milyon kişi tarafından
izleniyordu. Temmuz’da 17 milyonu bulmuş.
Komplo teorileri
yasaklansın mı?
Alex Jones ana akım medyaya çıkan
biri değil. Teorileri de Apple, Facebook ve Spotify gibi sosyal
medya alanlarında dolaşıyordu. Ancak Jones’un videoları tüm bu
platformlardan kaldırıldı. Facebook, "şiddeti
yüceltmek, şiddet politikamızı ihlal eden; transseksüel, Müslüman
ve göçmen insanları anlatmak için insanlık dışı bir dil
kullanmak" nedenleriyle Jones’un sayfalarını
kapattığını açıkladı. Apple ise Podcast yayınlarını Facebook’a
benzer bir açıklamayla kaldırdı.
Twitter’ın sahibi Jack ise
Jones’un sayfalarını kapatmadığını söyledi. “Onun
görüşleridir. İnsanlar her şeyi okuyarak kendi fikirlerini
oluşturabilir” dedi. En mantıklı açıklama yapan oydu.
Bu çağda yasak bir işe yaramaz. Kaldı ki Jones millî güvenliği
ihlal edecek bir şey de söylemedi.
Öyle olsa -Snowden ya da Julian
Assange gibi- zaten ABD yargısı ve devleti devreye girerdi. Jones
pek belli etmeden akılcı bir taktikle 2016 seçimlerinde Trump’ı
destekledi. Hillary Clinton’a “tam bir
şeytan” benzetmesi yaptı. Trump’ın seçimleri
kazanmasından sonra Alex Jones daha şöhretli hâle
geldi.
Donald Trump’a mesaj
mı?
Normalde gülünüp geçilmesi
gereken Jones’un sayfalarının kapatılması ABD ana akımında büyük
sevinçle karşılandı. Washington Post’tan Christine Emba
dün “Farewell, Infowars. You won’t be
missed” (Elveda, Infowars. Özlenmeyeceksin) diye bir
yazı yazdı. Snowden’ı güzelleyen, Jullian Assange’a gazetecilik
yaptı diyenler Emba’nın yazısından anlaşılacağı üzere Jones’un
yasaklanmasına bayram ediyorlar.
Onları bu kadar korkutan nedir
anlamış değilim. Devlet sırlarını açıklamadı. Millî güvenliğe ihlal
değil. Ee, o zaman? Yoksa bu yasak Donald Trump’a bir mesaj mı?
Galiba öyle. ABD medyasının ne kadar ikiyüzlü olduğu
görülüyor.
Trump dönemi ABD’sini eleştirdiği
için göklere çıkarılan John Krasinski’nin yönetip başrolünü Emily
Blunt’la paylaştığı A Sessiz Yer (A
Quiet Place) filmi var. Oradaki canavar imgesi Trump’ın kendisi.
Güya insanlar konuşamıyormuş. Bu filmi sevenler nedense kendileri
gibi düşünmeyenlerin yasaklanmasından hoşnutlar. Liberal faşizm
böyle bir şey.
Benim kıstasım belli. Terör
örgütleri desteklenmedikçe, millî güvenlik ihlal edilmedikçe,
devleti yıkmak hedeflenmedikçe, anayasal düzeni bozmak istemedikçe
her şey konuşulur, yazılır.