Tayyip Erdoğan 1994'te
belediye başkanı olduğunda "İstanbul, Tahran mı olacak? Mekke
Medine gibi bir şehre mi dönecek?" gibi gerçekle bağdaşmayan, fikir
bile olmayan cümleler kuruyorlardı.
Aradan geçen zamanda İstanbul
dünyanın en cazip şehirlerinden biri oldu. Gelen turist sayısı
arttıkça arttı. Avrupalılar da geldi Asyalılar da. Ama dert bu
değil. Kendi dünya görüşlerine uymayan biri belediye başkanı olunca
saçma sapan kaygıları ortaya çıktı. AK Parti iktidara
geldikten belli zaman sonra da "Malezyalaşma" sendromu baş
gösterdi. Arap coğrafyası kabak tadı verince işi Uzak Asya'ya kadar
götürdüler.
En son başvurdukları yöntem ise
AK Parti ülkeyi kutuplaştırıyor oldu. Bunu ağızlarında o kadar
sakız ettiler ki, sanırsınız herkes kendi gettolarında yaşıyor.
Hâlbuki farklı görüşlerde olmak gayet iyi bir şey. Kutuplaşmadan
şikâyet ediyorsan o zaman sana barış eli uzatıldığında onu
tutmasını bilmelisin. Yoksa kutuplaşma lafı retorikten öte
gitmez.
Bakın hükûmet 2002'den beri her
seçimi kazandı. Birinci parti çıktı. Oylarının düştüğü seçimler
oldu. Hep öz eleştirisini de yaptı. Çünkü AK Parti seçmeni ne
yaparsan yap her şeyi kabul etmem dedi. Yeri geldi oylarını düşürdü
yeri geldi yukarı çıkardı. Ancak CHP seçmeni böyle değil. Ne
yaparsa yapsın blok olarak yüzde 25-26 oyu alıyor. Hiçbir şekilde
seçmeni onu cezalandırmayı düşünmüyor.