Dün 17 Eylül'de rahmetli Adnan Menderes'in 27 Mayıs cuntacıları tarafından idam edilişinin 56. yıl dönümüydü. Darbeciler sandıkla asla deviremeyeceklerini bildikleri Menderes'i -Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'la beraber- katletmişlerdi. Demokrasi tarihimizin en karanlık dönemi olan bu elim olayı hatırlarken aslında 27 Mayıs'a giden yolda ihanetleri de asla unutmamak gerekir.
24 Aralık 1957'de Yarbay Faruk Güventürk, Millî Savunma Bakanı Şemi Ergin'den randevu alır. Randevuyu ayarlayan, kendisi de örgüt üyesi olan Binbaşı Adnan Çelikoğlu'dur. Güventürk Türk ordusunun gidişattan memnun olmadığını, müdahalede bulanacaklarını söyler ve Şemi Ergin'den darbenin başına geçmesini ister. Ergin, "Tespitlerinizde haklısınız. Ama ben taşra avukatıyım, karakterim buna uygun değil" der. Menderes'e en yakın isimlerden biri darbe girişimini haber almakla kalmamış; bizzat kendisine işin başına geçmesi söylenmişti.
Peşinden Samed Kuşçu olayı patlak vermiş ve ordu içinde Demokrat Parti'yi yıkmak için girişim olduğu herkesin kulağına gitmişti. Menderes ve arkadaşları bu olayı üç hafta sonra radyodan millete duyurmuştu. Bu cuntacıların TSK'nın tamamına mal edilemeyeceği özellikle vurgulanmıştı. Sadece eski bir komitacı olan Celal Bayar işin vahametini anlamıştı. Nitekim 2.5 yıl sonra darbeciler yönetime el koyacaktı.