Bugün siyaset dışında bir şeyler yazmak istiyorum. İç politika, dış politika derken bazen kendimizi unutuyoruz.
Gene bir yaz geldi. Sıcaklar bastırdı. Vakit geçiyor. Hazreti Ali’ye atfedilen güzel bir söz var: “Hayat öyle bir geçer ki, hiç yaşamamışa dönersin.”
Gerçekten de öyle. Yaşı ilerlemiş insanlara sorun, o yaşa nasıl geldiler hatırlamıyorlar bile. 40, 50, 60, 70 derken ömür bitiyor. Kimin ne zaman öleceği de belli değil...
O yüzden bu hayatı iyi yaşamak lazım. Tabii iyi yaşamaktan kasıt ne? Yüz sene önce insanların şimdiki şart ve teknolojileri yoktu. Bundan yüz sene sonra nasıl bir imkân olacak bilmiyoruz...
Eflatun’un dediği gibi; hayata fazla hazırlanmaktan insanlar onu yaşayamıyorlar... Bugün yaparım, yarın yaparım diye diye vakit gelmiyor...
Bazı kariyeristler çocuklarının büyüdüğünü bile anlamıyor. İşine fazla odaklananlar önündekini göremiyor.
Bazen insanlar ne zaman bırakacağını bilmiyorlar. Batı’da görüyorsunuz, zirvedeyken bırakanlar oluyor. Ya da emekli oluyor.
Bizde de aslında böyleleri yok değil. Haksızlık yapmayayım. Ünlüyken köye yerleşen, her şeyi bırakıp gözden uzaklaşanlar var. Bir kısmı da çok mutlu. Pişman olan ya da şehre geri dönen az...
Yaş geçmeye başlayınca insan içinden hesap yapmaya, düşünmeye başlıyor. Hayatınızı ve ilerisini düşünüyorsun. Neticede hepimiz öleceğiz. Er ya da geç, kimse kalıcı değil. Kariyer, güzellik, para, sağlık hepsi geçici...
Bazen sevdiğiniz ya da tanıdığınız birinin öldüğünü duyuyorsunuz. “Kansere yakalanmış” diye haber geliyor. Hâlbuki ne ağır süreçler.