Muhalefet demokratik bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Gerçekten itirazlar yüksek sesle dile getirilmelidir. Buna da kimsenin itirazı olamaz.
Ancak aynı şey millî güvenlik konuları için geçerli değildir. Millî güvenliği ihlal ettiğinizde işin rengi değişir. Türkiye yakın zamanda FETÖ tehlikesini yaşadı. 15 Temmuz oldu.
17-25 Aralık sürecinde aleni FETÖ’yü destekleyen bazı gazeteciler, televizyoncular ve akademisyenler de yargılandı. Kimi ceza aldı. Kimi az yattı kimi çok. Çünkü o kişiler FETÖ’cü değillerdi ama FETÖ’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devireceğini düşünüyorlardı. Hâlbuki FETÖ millî güvenliğimize tehditti.
Casus Metin Gürcan olayı bir turnusol kâğıdı. Sorsan akademisyen ama iki Avrupa ülkesinin diplomatıyla para ilişkisine girmiş. Bazıları diyor ki: “Efendim ne var bunda. Altı üstü danışmanlık yapıp para almış.” İyi de bir ülkenin konsolos çalışanlarının o ülkenin istihbaratına çalıştığını sokaktaki çocuk bile bilir.
Otoparklarda, gizli yerlerde para almak nedir? Akademisyen dediğin bir düşünce kuruluşuna çalışabilir ama gizli ilişkilere girmez. Hele hele istihbaratçılarla. Metin Gürcan para karşılığı bilgi verdiği kişilerin kim olduğunu iyi biliyor.
Barış Pınarı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarında açıkça Türkiye karşıtı tavır almış biri bu. Her kritik olay öncesi karşımıza Metin Gürcan çıkıyor.