Cem Küçük Türkiye Gazetesi

MOSSAD, bin Selman'ı kurtarmaya çalışıyor, ama...

İstihbarat teşkilatlarının tarihine dönük anlatılanların bir kısmı gerçekse de bir kısmı palavradır. Kendi reklamlarını yapmak isteyen istihbarat servisleri bazen kitap yazdırırlar bazen film...

26 Kasım 2018 | 12.046 okunma
İstihbarat teşkilatlarının tarihine dönük anlatılanların bir kısmı gerçekse de bir kısmı palavradır. Kendi reklamlarını yapmak isteyen istihbarat servisleri bazen kitap yazdırırlar bazen film çektirirler. Bu konuda en öne çıkan servis MOSSAD'dır. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyanın dört bir yanına dağılan Nazi cellatlarını bulmada başarılı olmuştur ama dünyanın her yerinde abartıldığı kadar kesin bir başarısı yoktur.
Genelde geçmişe dair anlatılan konular yabancı istihbarat servislerinin başarılarına dairdir. Hiç kimse MOSSAD, CIA, BND, MI6 gibi kurumların façasını çizen olayları gün yüzüne çıkarmazlar. Bu alanda önemli örnek İsrail'le Mısır arasındaki ilişkidir. 1967'de Mısır'ın Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır İsrail'e meydan okudu. Arap coğrafyasında Nasır efsanesi yayılıyordu. Olası bir Mısır-İsrail savaşında ne olacağını kestirmek kolay değildi. Nasır'a göre İsrail'i halletmeleri an meselesiydi. Kazın ayağı pek öyle değildi.
Batılı güçler 1967'deki savaştan önce bu çatışmanın hangi tarafının daha güçlü olduğu konusunda hiçbir tereddüt taşımıyordu. ABD Genelkurmay Başkanı o sıralarda "Önümüzdeki beş yıl içinde hiçbir Arap ittifakı askerî olarak İsrail ile başedemez" demişti. 1967 yılında İsrail ordusu hakkında hazırladığı raporda İngiltere'nin Tel Aviv'deki savunma ataşesi, "Komuta, eğitim, techizat ve güç bakımından İsrail ordusu savaşa her zamankinden daha hazır. İyi eğitilmiş, dayanıklı ve kendine güvenli İsrail askeri, güçlü bir savaş azmine sahip ve ülkesini savunmak için seve seve savaşa gider" diyordu (BBC Türkçe servisi).
Sonunda savaş çıktı ve 6 gün içinde İsrail, Mısır'ı ve Suriye'yi ağır hezimete uğrattı. Hatta Golan Tepeleri'ni bile ele geçirdi. Filistinliler şaşkınlık içerisinde, "Mısır ordusu nerede?" diye soruyorlardı.
 
Kod adı "Melek" devreye giriyor
 
İşte bu savaştan sonra başka gelişmeler oldu. Cemal Abdül Nasır'ın damadı Eşref Mervan devreye girdi. İddiaya göre kayınpederiyle arası iyi değildi. Çok kumar oynadığı ve gece hayatına da düşkün olduğu için paraya ihtiyacı vardı. MOSSAD onun bu açığını yakalamış ve kendine ajan yapmıştı. Diğer iddiaya göre bizzat kayınpederi tarafından MOSSAD ajanı gibi görünüp İsrail'e çalışacaktı. Gerçek bağlı olduğu yer ise Mısır olacaktı.
Eşref Mervan hakkında anlatılanlar İsrail menşeli kaynaklardan geliyor. İsrail'in Mervan'dan öğrenmek istediği Mısır'ın yeniden kendilerine saldırıp saldırmayacağıydı. Eşref Mervan iki defa; biri 1969 diğeri 1970 olmak üzere İsrail'e yanlış istihbarat vermişti. Her yanlış istihbarat, yani Mısır saldıracak demek İsrail'e ağır ekonomik darbeydi. Çünkü savaş çağrısıyla ve askere çağrılanlardan dolayı hayat duruyordu.
 Aralarda İsrail'e güvenilir bilgi de verdi Eşref Mervan. Çift taraflı ajan deniyordu kendisine. Kod adı Angel (Melek)ti. Verdiği bilgilerden iyi para kazanmıştı. 1973'te bu kez doğru bilgi vermişti. Mısır-İsrail savaşı çıkmıştı. İsraillilerin Yom Kippur Savaşı olarak adlandırdıkları 1973’teki Arap-İsrail Savaşı’nda "kim kazandı kim kaybetti" sorusu hep soruldu.
 Yom Kippur Savaşı: Orta Doğu’yu Değiştiren Destansı Çarpışma adlı kitabın yazarı Abraham Rabinoviç'e göre bu savaş her tarafa da bir kazanç sağladı:
“Savaşı kim kazandı? Mısır kazandı, aynı zamanda İsrail kazandı. Her iki taraf da eşit ölçüde. Mısır erken zaferle topraklarını ancak daha da önemlisi saygınlığını, Arap dünyası içindeki saygınlığını geri kazandı. İsrail ise en büyük Arap ülkesiyle barış imzalayarak hayal edebileceğinin bile ötesinde büyük siyasi bir başarı elde etti.”
Mısır ve Suriye’nin diğer Arap ülkelerinin desteğiyle İsrail’e Yahudilerin en büyük dinî bayramlarından olan Yom Kippur Günü’nde saldırmasıyla başlayan savaş, Camp David Anlaşması’yla sona ermiş, anlaşmaya göre Mısır, 1967’deki 'Altı Gün Savaşı’nda İsraillilere kaybedilen Sina Yarımadası’ndaki topraklarını geri almıştı. (Euronews)
 
Bin Selman kendini kurtarmaya çalışırken
 
Bu kadar lafı niye ettik? Cemal Kaşıkçı cinayeti bin Selman'ın başını derde soktu. Hâliyle bin Selman'ın ortakları Mısır lideri Sisi ve Birleşik Arap Emirlikleri Prensi bin Zayid en-Nahyan'ı da. Bu durumdan kurtulmak için her şeyi yapıyorlar.
MOSSAD kendisine de çalışan dünya çapında zengin bazı iş adamlarını ikna için Trump'a gönderip duruyor. Trump, Kaşıkçı'nın ölümünü umursamıyor bile. İsrail eskiden MOSSAD'a çalışan şimdinin iş adamı, Vocativ'in sahibi Mati Kochavi'yi bile devreye sokmuş durumda.
Cemal Kaşıkçı olayında aslında İsrail-BAE-Suudi Arabistan-Mısır-Trump beşgeninde tek engel Amerikan medyasının bu işi kovalaması. Avrupa'yı çok umursamıyorlar. Washington Post gazetesinin Yorum Sayfası Yardımcı Editörü Jackson Diehl tarafından kaleme alınan yazıda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD ile Suudi Arabistan'ın sacayaklarını oluşturduğu bölgesel çıkar ittifakını sürdürmek için Kaşıkçı cinayetinin sorumlularına "can simidi uzattığını" savundu.
İsrailli yetkililerin cinayetin ortaya çıkmasının ardından Suudi Arabistan rejimi adına ABD nezdinde lobi faaliyetine başladığını ifade eden Diehl, Netanyahu'nun Beyaz Saray ile yaptığı telefon görüşmesinde, cinayetteki rolü sorgulanan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın iktidarda kalması gerektiğini savunduğuna dikkati çekti.
Netanyahu'nun ancak görüşmenin basına yansımasının ardından cinayeti kınadığına işaret eden Diehl, İsrail Başbakanı'nın kamuoyuna yaptığı açıklamada, "Suudi Arabistan'ın istikrarının korunması dünyanın istikrarı için önemli" ifadesini kullandığını belirtti. Öte yandan Diehl, İsrail'in Washington Büyükelçisi Ron Dermer'in "Kurunun yanında yaş da yanmamalı" diyerek açıkça Veliaht Prens'in korunması gerektiğini savunduğunun altını çizdi. Diehl, İsrail'in bin Selman'ın bu olaydan niçin sıyırması gerektiğini şöyle ifade diyor: "Netanyahu için Kaşıkçı krizi, 33 yaşındaki Prens etrafında geliştirilen son derece hassas bir bölgesel stratejiyi bozma tehlikesi taşıyor. Bu strateji İsrail ile Orta Doğu'nun yeni nesil diktatörleri arasında İran'a karşı gayriresmî bir ittifak kurmayı amaçlıyor. ABD'nin bu ittifakı askerî olarak desteklemesi öngörülüyor. Prens Muhammed bin Selman'ın ise bu destek karşılığında Trump'ın şartları henüz ortaya çıkmayan Orta Doğu barış planına destek vermesi, Filistinlileri İsrail'in belirlediği barış şartlarına ikna etmesi bekleniyor." (Hürriyet)
MOSSAD, bin Selman'ı kurtarmaya çalışıyor ama bakalım başaracak mı?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni başlayanlar için "Yenidoğan Davası" 20 Kasım 2024 | 415 Okunma Millete kılıç çekeceksiniz ve yanınıza kâr kalacak, öyle mi? 18 Kasım 2024 | 3.675 Okunma "Etki Ajanlığı Yasası" mutlaka çıkmalı 15 Kasım 2024 | 1.766 Okunma Yasa dışı bahis ve kumar 13 Kasım 2024 | 1.217 Okunma Mansur Yavaş ilk çiziğini yedi!.. 11 Kasım 2024 | 2.645 Okunma