Türkiye’de her kesim için
mukayeseli bedel ödeme kültürünü oturtmamız bir ahlaki
mecburiyettir. Yoksa Türkiye sorumsuzluk ve cezasızlık kültürünün
tamamen yerleştiği bir ülke hâline gelir. Nedir bedel ödeme
kültürü? Diyelim bir tavrınız var, bir risk aldınız ve karşılığında
kazanç bekliyorsunuz. O zaman yanlış ata oynadıysanız da kaybetmeyi
kabulleneceksiniz. “Yok
ben her seçimde hem yanlış ata oynarım hem de hiçbir kaybım olmaz.
Yine kazanırım” diyorsanız artık bu dönemin geçtiğini burada
ilan ediyorum. Ne yaparsanız yapın eğer yanlış ata oynadıysanız
kaybedeceksiniz. Bu ülkede bedel ödeme kültürünü bu dönem
oturtacağız.
Bedel ödeme deyince bu hapis ya
da sürgün demek değil. Bu bedel ödemenin güzel bir
örneği Mehmet Tezkan’dır. Tezkan, Milliyet
yazarı ve NTV yorumcusuydu. Bir anda herkesi şaşırttı, risk aldı ve
bahislerini İyi Parti’ye yatırdı. Bu partiden milletvekili adayı
oldu ve basın hayatından çekildi. Sonuçta kazanamadı. Böylece
gazete ve TV hayatı da bitti. Tezkan şimdi İyi Parti Genel
Merkezi’nde bir iş yapacak ama eskisi gibi gazete yazarlığı ve TV
yorumculuğu yok. İşte bedel ödeme kültürü budur. Hem lahana turşusu
hem perhiz olamaz. Bu kültür çok namuslu bir kültürdür.
Mesela Ahmet Şık hapse girdi ve
çıktı. Risk aldı ama sonunda milletvekili oldu. İşte risk,
bedel ya da kazanç kültürü budur.
İşte şimdi Tezkan’ın yaşadığı
bedel ödeme kültürü bu dönem tüm medyada yaşanacaktır.
Örneğin Mehmet Y. Yılmaz tüm
elindekileri Cumhurbaşkanımızın bitmesine göre oynadı. Sayın
Müsteşarımıza sistemli düşmanlık etti. 7 Eylül 2017 itibariyle
siyasi köşesini kaybetti ama bu tam bir bedel ödeme sayılmaz, çünkü
ballı maaşını almaya devam ediyor. Hele son yaptığı tam bir
skandal. Hazal Özvarışlı’ya verdiği
röportajda Sayın Demirören Ailesi ile ilgili olumsuz laflar
ediyor.
Baştan sona skandal bir röportaj
ama Yılmaz düşük profilli bir tip olduğu için pek yankı
oluşturmadı. Oysa bu röportajı Ertuğrul
Özkök verseydi teneke bağlanarak kovulurdu. Yılmaz’ın
düşük profilli olması onu bedel ödemekten kurtaracak
mı? Dün Sayın Yıldırım Demirören resmen Hürriyet
Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Sayın
Yıldırım Demirören hoşgörüsüyle bilinir ama hiç kimse de kendisinin
sabrını test etmeyi denememeli. Yılmaz eğer Demirören Ailesi ile
ilgili olumsuz laflar ediyorsa onuruyla istifa etmelidir. Eğer
istifa edilmiyorsa, Sayın Demirören Ailesi gerekli ilkeleri
koymuştur ve onları uygulamak yöneticilere
düşmektedir...
Habertürk grubunu bedel ödeme
kültürü açısından incelersek de ilginç bulgular çıkıyor. Bu grubun
gazetesi tamamen 24 Haziran seçimlerini Erdoğan’ın kaybetmesine
göre oynadı. Eğer Muharrem İnce seçimi
kazansaydı Habertürk gazetesi aynen devam edecekti.
Cumhurbaşkanımız kazanınca gazete tarih oldu. İşte bu, bedel ödeme
kültürüdür.
Peki, Habertürk TV ne durumda?
Tüm yaşananlardan ders almayan bu zihniyet geçen hafta
Cumhurbaşkanımız yemin töreni yaparken, dördü de Erdoğan’a oy
vermemiş kişileri ekrana çıkardı ve herkesi şoke
etti! Ahmet Kasım
Han ve Levent Korkut’un Erdoğan
düşmanı olduğunu cümle âlem biliyor. Yanlarında
da Metehan Demir ve Cüneyt
Başaran gibi asla Erdoğancı diyemeyeceğimiz iki konuk
var.
Böyle tarihî bir törende
Erdoğan’a uzak dört kişi konuşuyor. Olur mu böyle saçma şey? Nasıl
bir objektif ve tarafsız anlayış bu? Sayın Kenan
Tekdağ’a sormak isterim bu durumu. Ayrıca aynı
gece Abdurrahman
Yıldırım’ından Muharrem
Sarıkaya’sına yine Erdoğan düşmanlığı yapıldı ve Türkiye
Azerbaycan yönetim modeline benzetildi. Didem Aslan
Yılmaz’ın ise son dönemde Halk TV spikerinden bir farkı
kalmadı. Benim anlamadığım şu: Acaba Sayın Turgay
Ciner’in Haberturk gazetesinden sonra Habertürk TV’yi de kapatması
mı isteniyor?
24 Haziran
öncesi, “Ben Erdoğan ile aynı gemide
değilim” diye Nevzat
Çiçek açık açık söyledi. Bariz Erdoğan düşmanı bir
Saadet Partili olan Nevzat Çiçek’i niye hala AK Parti
kontenjanından ekrana çıkarıyorsunuz? Biliyorsunuz geçen
haftalarda Can Dündar’ın
ortağı Erdem Gül’ü çıkartmıştı Habertürk ve
bu köşede bu skandalı yazmıştım. Şimdi duyuyorum ki Erdem Gül
casusluktan beraat etti diye Habertürk yönetimi haklı çıktığını
düşünüyormuş. FETÖ/PDY’ye yardım ettiği dosyası
hâlâ görülüyor. O zaman bu şekilde yargılananların hepsini
ekrana çıkarın. Hâlâ yargılanması süren Nuh
Gönültaş ve Mehmet Gündem’i de
canlı yayına bağlayın. Geçenlerde FETÖ
üyeliğinden Orhan Kemal Cengiz beraat
etti. Onu niye ekrana çıkarmıyorsunuz? Hiç kimse kusura
bakmasın bu gidişat iyi değildir...