Jenerasyon farkı aradaki
iletişimi de zorlaştırıyor. Kendi çocukluğumdan beri şu lafı hep
duyarım: Şimdiki gençler farklı... Şimdi
bizler de gençler için bunu diyoruz. Hatta 30’lu yaşlardakilerle
20’li yaşlardakiler bile birbirlerinden farklılık gösteriyorlar.
Dinledikleri müzikler, izledikleri filmler, takıldıkları ortamlar
bambaşka. Mekânlar ve şartlar değiştikçe, teknoloji ilerledikçe,
satın alma paritesi arttıkça gençlerin de algıları böyle
değişiyor.
1970’lerde Anadolu köy ve
kasabalarından büyükşehre gelenler ayakta kalmaya çalışıyordu.
Şehirlerin varoşlarına yerleşmişlerdi. Onları ayakta tutan
şarkıları, türküleri İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay,
Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses söylüyordu. Türkiye
sosyolojisi o zaman böyleydi. Sözde Türkiye elitleri bu
sanatçıları dinleyenleri anlamak yerine
horluyordu. "Ülkeyi lahmacun, kebap kokusu
sardı" diye akla ziyan eleştiriler
yaparlardı.
1980’lerde Özal’a, 1990’larda
Refah Partisi’ne, 2000’lerde Tayyip Erdoğan’a oy verenler o
sosyolojinin bir sonucuydu. Her ne kadar 1989 yerel seçimlerinde ve
1991 genel seçimlerinde varoşlardan çıkan oylar SHP’ye akmışsa da
sosyal demokratlar bunu değerlendiremedi. 90’lardan sonra
Refah, Fazilet ve nihayetinde AK Parti bu sosyolojiyi iyi
değerlendirdi.
Gençlerin ilgisi ve alakası her
şartta değişiyor. 1990’lar ortasında fırtına gibi esen ve gençlerin
bir numarası Tarkan’a ya da o zamanlar büyük
ilgi gören, şimdi sadece meraklısının bileceği Burak
Kut’a gösterilen ilgiyi anlayamayanlar
vardı.