Türkiye ile ABD arasındaki Pastör
Brunson meselesi hâlâ devam ediyor. Trump iki gün önce
açıklama yaptı ve İsrail'deki tutuklu Türk vatandaşı Ebru Özkan'ın
serbest bırakılmasına yardımcı olunması karşılığında, Pastör
Brunson'ın ABD'ye gönderileceğine dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan ile bir anlaşma yaptıklarını düşündüğünü de
söyledi.
Peşinden de şu açıklamayı
yaptı: “Türkiye'yi seviyorum. Türkiye halkını çok
seviyorum. Biliyorsunuz şu ana kadar da Cumhurbaşkanı ile çok iyi
bir ilişkim vardı. Onunla harika anlaştım. Çok iyi bir ilişkim
vardı. Ama bu tek yönlü olamaz. Bu artık ABD için tek yönlü bir yol
değil.”
Pastör Brunson meselesi
çözülmeyecek bir konu değil. Ancak ABD ile Türkiye arasındaki
sorunlar daha derin. Ülkeler arası ilişkilerin geldiği nokta
neredeyse başka ittifakları gündeme getiriyor. ABD ve Batı’nın
anlamadığı Türkiye’nin jeo-stratejik önemi ve yer aldığı ittifakın
daha ağır basacağının idrak edilememesi.
Dün Rusya’dan gelen haber belli
ki ABD’yi daha çok huzursuz edecek. Rus Interfax haber
ajansı, S-400 füzelerinin gelecek yıl Türkiye'ye
teslim edilmeye başlanacağını bildirdi. Üstelik bu
ticaret yapılırken dolar yerine ülkelerin kendi para birimleri
kullanılacak. Daha önce de Trump Türkiye'ye F-35 savaş
uçaklarının teslimatının geçici olarak durdurulmasını da öngören
savunma bütçesini onaylamıştı.
S-400 ve F-35 meselenin bir diğer
yüzü. ABD’nin adım atması gereken YPG ve FETÖ gibi konular
var. Pentagon’un bu iki konuda Trump’ın elini rahatlatması lazım.
Türkiye’ye S-400 alma diyeceksin ama F-35’i vermeyeceksin. Bütün
uyarılara rağmen YPG’ye silah vermeye devam edeceksin. FETÖ
konusunda bir adım atmayacaksın. Sonra da müttefikiz
diyeceksin.
Pastör Brunson küçük bir ayrıntı
sadece. Gelir geçer. Trump, YPG ve FETÖ konusunda adım atmalı.
Türkiye’nin hassasiyeti yok sayılıyor. Pentagon sırf
DEAŞ’la savaşıyor diye YPG’ye iyi çocuklar muamelesi yapıyor.
Eğer YPG konusunda adım atılmazsa ve o silahlar Türkiye’ye dönerse
o zaman stratejik ortaklığı nereye koyacağız?
15 Temmuz’u yaptığı konusunda
herkesin hemfikir olduğu FETÖ ve elebaşı için de Amerikan yönetimi
Türkiye’yi memnun edecek bir şeyler
yapmalı. İade etmeliler terörist
Gülen’i. Tek bir şey yapmayıp sonra papazı bahane
ederek bakanlarımıza yaptırım uygulanırsa bunun adı iyi niyet
değildir...
Türkiye’nin bugünlerde tecrübe
ettiği finans krizinin derinleşmesi için uğraşanlar da var. AB
ülkeleri Amerika’nın koyduğu İran ambargosu ve çeliğe getirilen ek
vergileri onaylamıyor. Ama Almanya’da bazı isimler Türkiye’nin
ekonomik olarak batmasını ister gibi. Köln merkezli Alman
Ekonomi Enstitüsü'nün yöneticisi Michael Hüther, Almanya'nın
yapacağı olası bir maddi desteğin Türkiye'ye uzun vadeli ekonomik
fayda sağlayacağından şüpheliymiş. DW'ye konuşan
Hüther, "Türk ekonomisine yardımı dokunmaz, Türk
hükûmetine yardımcı olur" değerlendirmesinde
bulunuyor. Hüther, Türkiye'ye finansal destek önerisinin, krizin
Almanya dâhil olmak üzere başka ülkelere sıçraması durumunda güç
kazanacağını dile getiriyor.
Hüther’in hesaplayamadığı
şu: Türkiye NATO’nun bir parçası. Ekonomik olarak
sıkıntı derinleşirse tabii ki başka ülkeler de bundan
etkilenir. Türkiye yukarıda saydığım konularda
Batı’dan iyi niyet görmezse başka alternatifler araması
normaldir.
YPG, FETÖ için kılını
kıpırdatmayanlar, Türkiye’ye silah vermeyenler niçin
başka türlü ittifaklar arıyorsunuz diye şikâyet
etmesin. Türkiye “NATO’dan
çıkıyorum” derse ne olacak? Bu sorunun cevabı başta
ABD olmak üzere Batı’da. Türkiye’yi kaybetmenin ağır sonuçları
olur. Bunu şimdi değil ama uzun vadede anlarsınız. Bakalım Batı
öngörülü mü çıkacak öngörüsüz mü?