Türkiye, bütün engellemelere rağmen, yeni bir siyasal-iktisadi sisteme doğru gidiyor. Bu yeni dönemde genel refah düzeyinin hızla yukarı çıkacağını göreceğiz. Bu anlamda 16 Nisan, Türkiye’nin iktisat tarihinde de -ileride- bir dönüşüm tarihi olarak okunacaktır.
Esasında şimdilerde Cumhurbaşkanlığı ve hükümet müesseselerinin en üst düzeyde anlaşması sonucunda ekonomide çok önemli karalarlar alınıyor ya da alınacak kararların, reformların ipuçları ortaya çıkıyor. Türkiye’de kapsayıcı büyüme kavramıyla anlatacağımız, gelir dağılımını düzelten, orta ve küçük boy işletmeleri destekleyen, bu işletmelerin yararlanacağı ve rekabet edeceği altyapı yatırımlarını ülkenin her yerine yaygınlaştırarak yapan yeni bir büyüme ve kalkınma stratejisi de belirmeye başladı.
Yeni sistem...
Varlık Fonu’nun kurulması, Kredi Garanti Fonu gibi uygulamaların hızla devreye girmesi ve bankacılık sisteminin teminat-kredi verme perspektifinin değişmeye başlaması, tarımda teknoloji yoğun, optimal verimli ölçeği destekleyen teşvik politikalarına dönülmesi, teşvik sisteminin bölgesel teşviklerin yanı sıra, teknoloji boyutuyla da genişletilmesi, enerji yatırımlarında -özellikle yenilebilir enerjide- Ar-Ge ve üretim şartının getirilmesi... Bütün bu adımları konsolide ettiğimizde karşımıza yeni bir büyüme ve kalkınma hikâyesi ortaya çıkar. Ancak bu adımların bütünlüklü bir büyüme stratejisi olabilmesi için, bölgesel işbirlikleri ve ticaret sistemi, küresel para sistemiyle entegrasyon gibi başlıkların bu stratejinin içine oturtulması gerekiyor.