21. yüzyılın ortasına doğru hızla yol alıyoruz. Bir önceki
yüzyılın ilk çeyreği bittiğinde bütün bir yüzyılı belirleyecek
iktisadi ve politik dinamikler -hemen hemen- ortaya çıkmıştı.
Sanayi Devrimi’nin en önemli siyasi sonucu olarak üç büyük
imparatorluk parçalanmış ve bu imparatorlukların coğrafyasında
hızlı bir ulus-devlet(ler) süreci başlamıştı. Avusturya-Macaristan,
Osmanlı ve Rus imparatorlukları 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ilk
dünya savaşıyla birlikte tarih oldular. Tam yüz yıl sonra bu üç
büyük imparatorluğun parçalanıp tarih olduğu topraklara
baktığımızda, bütün taşların yeniden yerinden oynadığını görüyoruz.
Avusturya-Macaristan, Almanya ve Orta Avrupa’dır ve tam şimdi,
Yugoslavya’nın iç savaşla parçalanmasından sonra, derin bir
ekonomik-siyasi krizin içindedir.
Bugün Avrupa krizi ve AB’nin siyasi çözümsüzlüğü, büyük ölçüde, 20.
yüzyılda orta ve doğu Avrupa’yı -Balkanlar dahil olmak üzere-
parçalayan Alman militarizminin eseridir. 1933’teki Nazizm ve
1990’lardaki Yugoslavya iç savaşı ve Bosna soykırımı da geç kalmış
ve diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürge edinememiş Alman
ulus-devletçiliğinin saldırganlığının sonucudur.
Kanlı ittifak
1862’de Prusya Kralı Wilhelm’in başbakanı olarak kanlı kariyerine
başlayan Bismarck, yeni Alman imparatorluğunu kılıç ve kanla
kuracağını söylemiş ve dediğini de yapmıştır. Hitler, Bismarck’ın
devamcısıdır. Bu hikâye, bir önceki yüzyılın yazılmayan tarihidir.
Almanya-Rusya ittifakı, 1917 Rus Devrimi öncesinde başlayan, İkinci
Dünya Savaşı’nda uzlaşma olmayınca ortadan kalkan ama Nazizm’in
tasfiyesinden sonra da bütün Soğuk Savaş sürecinde ve şimdi de
devam eden gizli bir dehşet ittifakıdır. 1989’da Berlin Duvarı’nın
yıkılması, Doğu Almanya’nın tasfiyesi ve bu tasfiyeyle krize giren
Alman sanayisinin kurtarılması ve sonra Yugoslavya’nın
parçalanması, Bosna soykırımı bu ittifakın sonucudur.
Tam şimdi Rus enerji oligarşisi ile Alman finans-kapitalinin nasıl
iç içe geçtiğini göremezsek ne Doğu Avrupa’yı ne Akdeniz’i ne de
Ortadoğu’yu çözeriz.
19. yüzyılın sonunda ve bütün bir 20. yüzyılda önce İngiltere sonra
da ABD ile ittifak yaparak, Osmanlı’yı hedef alan, yeni Türkiye
Cumhuriyeti’ni de felç etmek için her şeyi yapan paylaşım
dinamiğinin yeniden tam ortasındayız; çünkü Türkiye, eskisi gibi
devam etmeyeceğini ilan etti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan ve Amerika’nın hegemonyasına
razı olan bu ittifak yeniden tarih sahnesinde. Bugün Türkiye’nin
doğusunda iç savaş senaryosu yazanlar, Rusya’yı ziyaret eden parti
heyeti ile “sürgün” hükümeti görüntüsü verenler, tarihteki bu kanlı
ittifakın devamcılarıdır sadece...