Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan, içinde bulunduğumuz dönemi okuyan parlak bir figür. Geçen sene G-20 zirvesinde, başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelere verip veriştiren Rajan, şimdi de ülkesinde hükümetle özellikle maliye bakanlığı ile kapışmış durumda. Hindistan Merkez Bankası, bu yıl büyümeyi desteklemek için üç kez radikal faiz indirimleri yaptı.
Şimdi ise Rajan, enflasyon meselesinin yalnız faiz üzerinden
değil-hatta hiç değil- yapısal, başta maliye tarafı olmak üzere,
üretimi destekleyici reformlarla çözülebileceğini söylüyor. Rajan,
ülkesindeki gelir dağılımı bozukluğuna da tepkili. Geçen sene G-20
zirvesine ABD ve gelişmiş ülke heyetlerine dönerek yaptığı
konuşmadaki şu sözleri ile damga vurmuştu: “2008 kriziyle
birlikte siz kendinizi kurtarmak için merkez bankalarınızın
bilançolarını sorumsuzca büyüttünüz, şimdi toparlanma sinyalleriyle
birlikte, aynı sorumsuzlukla, tam tersini yapamazsınız. Eğer bunu
yaparsanız, yalnız biz değil siz de bunun altında kalırsınız”
Rajan’ın ekonomide yaptığı bu eleştirinin benzerini Başbakanlığı
döneminde Erdoğan, BM için yapmıştı. Gelişmiş ülkeler, BM’de ya da
G-20 gibi platformlarda, yakın zamana değin, ekonomik olarak
güçlenen Asya ülkelerinin bu tür çıkışlarını münferit sayıyorlar ve
bunlar çok dikkate alınmıyordu. Ancak bu, artık Çin ve
Hindistan’dan başlayan topyekûn bir itiraza dönüştü. Şimdi ise bu
itiraz, çok farklı ekonomik ve siyasi adımla kurumsallaşıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD önderliğinde kurulan ekonomik ve
siyasi kurumlar (IMF, Dünya Bankası ve soğuk savaş koşullarında
yapılanan BM) işlevlerini ve önemlerini yitiriyorlar.
Bu kurumların yerini BRICS gibi yapılanmaların oluşturduğu
kurumlar, Çin’in büyük bir iddiayla kurduğu Asya Altyapı Yatırım
Bankası gibi finans oluşumları alıyor.