Türkiye ekonomisi, 2017 yılında tüm olumsuz beklentileri yerle bir ederek büyüme rekoru kırarken, makroekonomik dengelerde, bütçe gerçekleşmelerinde, ihracatın büyümeye katkısında da olumlu bir yola girmişti. Enflasyon ve işsizlikte görülen katılık da çözülme sürecine girmişti. Banka sistemimiz, KGF ile yüzde 20’leri geçen kredi genişlemesi gerçekleştirmiş ve kredi geri dönüş oranları yükselerek takipteki alacaklar düşmüş ve banka sisteminin aktif yapısı hızla iyileşerek dünyanın en sağlam banka sistemleri arasındaki yerini perçinlemişti. Ancak bundan da ötesi, Türkiye’nin 2018 ve 2019 yılında da 2017 çıkışını sürdüreceğine dair güçlü işaretler alıyorduk.
KGF etkisinin 2017 4. çeyrek itibarıyla azalmasına ve 3. çeyrek yüksek büyümesine bağlı olarak, son çeyrek büyümesinde düşüş bekliyorduk. Ancak gelen öncü göstergeler, son çeyrekte de bize hatırı sayılır bir büyüme düşüşü olmayacağını gösterdi. Bütün bunlara bağlı olarak, Türkiye’ye, hem borsa tarafına hem de doğrudan yabancı yatırım olarak hatırı sayılır bir sermaye girişi de başlamış, öte yandan, ihracatın artmasına bağlı olarak da şirketlerin döviz pozisyonları hızla iyileşmiş ve TL’nin değerlenmesi hızlanmıştı.