Bugün Cumhur-başkanı Erdoğan ABD’ye gidiyor. Bu tür gezilerin planı ve zamanlaması yıllık olarak yapılır ve program sanılandan çok önce belirlenmiş olur. Bu açıdan, şu sıralar siyasi ve ekonomik gündemde olan birçok güncel gelişme ve tartışma ile ziyaretin zamanlaması arasında bir bağlantı yoktur. Ancak bu ziyaret, şu sıra Türkiye-ABD arasında gündemde olan birçok önemli başlığı masaya getirecektir. Esasında ekonomi alanında ilk sırada olan başlıkların, aynı zamanda, siyasi ve diplomatik başlıkların çıkış noktaları olduğunu görüyoruz. Ortadoğu’da başta Suriye meselesi ve buna bağlı terör, mülteci sorunları başta olmak üzere, Irak, Akdeniz enerji ve ticari alanları, buna bağlı Filistin-İsrail ve Kıbrıs sorunları esasında bugün küresel ekonominin ve siyasetin en önemli gündemleri olarak masadadır.
Yeni strateji
ABD’nin önünde çok kritik bir başkanlık seçimi var. Ancak bu
seçimden ya da adaylardan bağımsız olarak ABD’nin yeni dönemdeki
stratejisinin konturları az çok bellidir. ABD, Pasifik ve
Kafkasya-Ortadoğu-Doğu Avrupa dengesini, her iki tarafı ve bu
coğrafyalardaki eksen ülkeleri kontrol ederek, sağlamaya çalışacak.
Bir önceki yüzyılda Pasifik’te Japonya kontrol altında, Çin ise
ayrı kutuptaydı, diğer Asya ülkeleri ise zaten yok hükmünde
sayılıyordu. Ama şimdi Japonya, tıpkı Türkiye gibi, “bağımsız”
karar alma ve siyaset oluşturma yollarını geliştiriyor, Çin ise
“başka bir dünyada” Rusya ile rekabet etmiyor, doğrudan ABD’nin
“dünyasında” ve ABD ile rekabet ediyor. Bu durumda, Pasifik, en az
Kafkasya, Ortadoğu ve Avrupa kadar önemli. ABD, bu iki bölgeyi,
aynı anda, aynı oranda askeri ve siyasi olarak kontrol edemez.
Bunun ekonomik şartları ilk önce yok. Dolayısıyla, ABD, her iki
bölge için “stratejik müttefik” anlayışını yeniden yorumlayarak,
kendi mutlak kazanımları ve yararı dışında da karşısındaki
ülkelerin çıkarlarını ve kazanımlarını hesap etmek zorundadır.
Bu gerçeği hâlâ görmeyen ve kendisini bir önceki yüzyılda zanneden
neocon tarafı, bu kontrol meselesinin eskisi gibi darbe-vesayet
zinciriyle olacağını sanıyor. Ama o eski çamlar bardak oldu,
Pasifik’te nasıl yeni bir Çin varsa, Doğu Avrupa, Ortadoğu ve
Kafkasya için de yeni bir Türkiye var. Öte yandan, Türkiye’de de bu
yeni durumu görmeyen siyasi yapılar da neocon tarafına bakıp
kendileri için bir çıkış var sanabilirler. Ne kadar yanıldıkları
çok yakında bir kez daha anlayacaklar.