Cuma günü İstanbul’da Ziraat Katılım Bankası’nın açılışı yapıldı. Ziraat Bankası’nı diğer iki kamu bankası da takip edecek. Bu adımın, Türkiye’de finans sistemi için bir devrim olduğunu herkes kabul etmelidir. Bugün dünyada konvansiyonel bankacılıktan daha hızlı büyüyen ve 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşan İslami finansın merkezi Londra’dır. Londra, aynı zamanda, 20 trilyon dolarlık hedge fon dediğimiz yani, İslam İktisadı literatüründe karşılıksız varlıkların mübadelesi (Bey’ü’l-garar) olan spekülatif sermayenin de merkezidir.
Şimdi bu bir sistemdir; ancak şu sıralar batmaya yüz tutmuş ve dökülmekte olan bir sistemdir. Kapitalizm, İslami Finans sistemini, bu yüzyılın başında keşfetmiş ve bunu hem özgün adıyla hem de, buna öykünerek geliştirilen “girişim sermayesi bankacılığı” ile tekeline alıp, kendi merkezine çekmiştir.
Dünyanın Finans Merkezi değişiyor
Böyle olunca, Londra ve kimi Asya ülkeleri merkezli İslami
finansın içi boşaltılmış ve hem moral hem de ekonomik uygulama
anlamında, neoliberal iktisadın, yani Bey’ü’l-garar’ın-karşılıksız
varlıkların mübadelesi- bir parçası olmuştur.
Türkiye’nin bu alana üç kamu bankasıyla birden adım atması, dünyada
hakim finans sistemini sarsacak çok önemli bir gelişmedir. Bu, hem
Türkiye ekonomisi ve Türkiye’nin geleceği için önemlidir hem de
dünya ve bölge için önemlidir. Bakın bugün Türkiye’de, Dünya Altın
Konseyi’nin son raporuna göre, 3500 ton yastık altı altın tasarrufu
vardır. Bu miktarın Türkiye’de finans sistemi içine girmesi, ancak
kamunun İslami ve güvenli bankacılığı gerçek anlamıyla yapması ile
olabilecek bir şeydir. Bunun anlamı Türkiye’de sistem
içinde-kullanılabilir- tasarruf düzeyinin hızla gelişmiş ülkeler
düzeyine gelmesi anlamına gelir.
Yani Türkiye, hiç kullanmadığı ya da o’na kullandırılmayan bir
potansiyelini gün yüzüne çıkaracak ve İstanbul gerçekten dünyanın
finans ve ekonomi merkezi olacaktır.