Bu yazıyı Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz kararından önce
yazıyorum.
Dün akşamki kararın çok fazla bir şey ifade etmeyeceğini
savunan-lardanım, bu açıdan faiz artırımının olması ya da olmaması
dünyada ve bizde genel gidişatı pek fazla etkilemeyecek. Esasında
Yellen ve ekibi bu kadar beklenti yönlü sıkışmasa, bu tartışma şu
günlerde hiç olmazdı bile.
Merkez Fed diye niteleyeceğimiz ekibin, bence ABD seçimlerinin
arifesine kadar faiz artırmaya niyeti yoktu. Bunun nedenlerini bir
önceki yazıda ayrıntılı olarak yazdık.
Ama bu tartışmanın, en azından, Türkiye ekonomisiyle ilgili bir
durum tespiti yapmamız ve önümüzdeki süreci okumamız açısından çok
yerinde olacağını düşünüyorum.
Sorun nedir?
Bugün sorun, gelişmekte olan ülkeler için Fed’in nasıl pozisyon
alacağı, hangi araçları ne yönde kullanacağı değildir. Sorun, günü
karşılamayan para ve maliye politikalarını sorgusuz sualsiz
uygulamalarıdır. Zaten bu cari para ve maliye politikaları
gelişmekte olan ülkeleri finansal şoklara karşı kırılgan yapıyor ve
Fed’in faizini takip eder duruma getiriyor. Para politikasının
etkinsizleştiği bir dünyada maliye politikasını da bir iktisat
politikası bileşeni olarak görmeyip, devre dışı bıraktığınızda
zaten iki elinizi kaldırmış oluyorsunuz.
O zaman tekrar edelim ve tartışmaya devam edelim; yalnız finansal
istikrara odaklı bir merkez bankasını ve bunun bellediği çağ dışı
enflasyon hedeflemesini siz artık, bu ortamda, savunamazsınız.
Savunursanız, biz bunu tartışırız ve tartıştırırız. İkincisi,
maliye politikası da yalnız faiz dışı fazlayı artırmaya odaklı
olamaz.
Banka sistemi...
Tartışmamız gereken ikinci temel konu piyasa regülasyonu
çerçevesinde bankacılık sistemidir. Bu kadar yüksek sermaye
yeterlilik rasyosuyla çalışan ama aktif pasif uyuşmazlığı bu kadar
yüksek ve aktif kalitesi bu kadar bozuk bir banka sistemi dünyada
var mı; soralım. Bugün bankacılık sisteminde ortalama mevduat faizi
yüzde 10.5’tir, buna karşın tüketici kredisi faizleri yüzde 21,
ticari kredi yüzde 14 ve ortalama kredi verme faizi yüzde 15’tir.
Sizce bu faiz yüksekliği ve çarpıklığına sahip bir banka sistemi
reel ekonomiyi doğru olarak finanse edebilir mi? Bu banka sistemi,
bu faiz oranları ve çarpıklığıyla giderek bozulan bir aktif
yapısına ve aktif-pasif dengesizliğine sahip olacaktır.
Durmadan tüketici kredilerine abanan, yüksek komisyon kârlarıyla
bilanço düzelten, olası bir iç pazar daralmasında da çöp olacak
olan aktif yapısıyla, küresel piyasalarda bundan sonra daha seçici
olarak akacak ve kısa vadede realize olacak borcu, bu banka sistemi
pasifinde nasıl taşıyacak? Şimdi siz bu soruyu sormayın ve Fed faiz
artırıyor bunu tartışın; önce bu soruları cesurca sormayı deneyelim
bence... Bugün enflasyon korkusuyla büyümeyi düşürmenin ve banka
sistemini bu hale getirmenin sonuçlarının yanında, Fed’in mesela 25
baz puan değil, 300 baz puan faiz artırması bile, Türkiye için
hafif kalır.