Türkiye’nin istikrarlı iktidar dönemlerinde ortalama yüzde 5’lik bir büyüme performansının olduğu söylenir.
Türkiye’nin, yetmişli yılların başından itibaren büyüme temposu, dış borç-kısıtlı büyüme-cari açık-kriz sarmalında vasati yüzde 4 ortalamayla ama kapsayıcı olmayan, gelir dağılımını bozan çarpık bir trendle, AK Parti iktidarlarına kadar devam etti. Dünyada petrol krizi diye anılan ancak şimdiki güncel krizin başlangıcı olan 1973 kriziyle birlikte Türkiye’de de cari açık-dış borç temelli krizler dönemi başlamış oldu.
1973, 1980, 1987, 1994 ve 2001 krizleri, iç talebin sınırlandırıldığı, kamu eliyle kaynakların iktidardaki azınlık oligarşisine dağıtıldığı, kriz anına kadar TL’sinin aşırı değerli tutulup, ülkede borç ödeyecek döviz kalmayınca gece yarısı yüzde yüz devalüasyonların yapılarak ülke zenginliğinin bir gecede dışarıya transfer edildiği bir dönemin ürünüydü.