Seçimlere yaklaşırken seçim vaatleri de, şimdiye değin görülmeyen, oldukça ilginç konu ve temalarla karşımıza geliyor. CHP’nin ekonomi vaatleri (buna ekonomi programı denemez, çünkü bir bütünlüğü yok) ve “merkez ülke” projesi, bize gösteriyor ki, CHP’yi yönlendirenler “işi” ucundan yakalar gibi olmuşlar ama bu yakaladıkları “şeye” CHP’yi oturtmakla epeyi zorlanıyorlar.
CHP’nin bütün seçim konsepti; TV reklamlarından, ekonomi vaatlerine, Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmalarından, sosyal medya ataklarına ve nihayet son “merkez ülke” projesine kadar olan her şey her adım, CHP’nin şu andaki yönetimini aşan bir dış aklın ürünü olarak karşımızda... Bundan dolayı, söylenen ve “vaat edilenler” ile CHP’nin geleneksel ideolojik duruşu arasındaki açı farkı çok büyük.
CHP nedir, bir kez daha...
CHP, ulusalcı ama Lozan’ı kabul etmiş kadronun devamcısı da olduğu için, egemen sistemik düzene, ayakta kalma adına, her türlü tavizi vererek, var olan ve statükoyu sürdürmeyi amaçlayan bir parti olarak, Türkiye’de 21. yüzyıla girerken tıkanan ve tıkandıkça çürüyen ne varsa bunları kollayan bir siyasi oluşumdur. Bundan dolayı, 12 Eylül Anayasası’nı savunur, değişmemesi için direnir, bundan dolayı CHP, şu an var olan ve değişmesi artık kaçınılmaz olan parlementer sisteme sarılırken, bu paradigmayı değiştirecek her şeye karşı çıkar. Mesela çözüm sürecinin karşısındadır. Dersim’i bombalayan geçmişi gibi, burada barışı aramaz, tam aksini, gizli bir ajanda olarak, savunur ve gereğini yapar.