Türkiye, bu hafta açıklanacak Orta Vadeli Program (OVP) vesilesi ile de Türkiye’nin önümüzdeki yıllardaki temel makro hedeflerini tartışacak. Buradaki sorun şu; ne yazık ki bu OVP, uzun yıllardır eşi benzeri görülmemiş ve kur artışlarıyla tetiklenen bir şokun etkisinin belirleyeci olduğu bir ortamda çalışıldı. Şu günlerde önümüze gelen enflasyondan işsizliğe değin bütün güncel ve öncü göstergeler bu şokun, önemli ölçüde, belirlediği veri setlerine bağlı olarak oluşuyor. Bu durumda OVP dahil olmak üzere, açıklanan tüm önlem setleri ve programlar, öncelikle var alan sıkıntılı durumdan çıkışı gösterecek rasyonel temellere oturmalı ve daha sonra da Türkiye’nin bu olumsuz durumu tarihi bir fırsata dönüştürecek temel politika çerçevesini içermelidir.
Bunun, yakın geçmişte, örnekleri vardır; örneğin G. Kore, 1997’de yaşadığı krizi bu şekilde değerlendirmiş ve buradan bir çok G.Kore firması küresel oyuncu olarak çıkmıştır. Tabii ki, G. Kore’nin ekonomi dinamikleri ve tarihi Türkiye’den çok farklıdır ancak bu gibi tarihsel dönemlerdeki alt-üst oluş dinamiklerini de bir yenilenmeye çevirmek hükümetlerin elindedir. Ben Türkiye’nin, başkanlık sisteminin avantajlarını da kullanarak, bunu yapacağından eminim.
İstikrar nerede?