Türkiye ekonomisinin şu küresel kriz ortamında ve bölgesindeki kriz, savaş bulutları arasında yüzde 7’leri bulan büyüme seviyelerini 2017 yılında yakalayacağını, bu yılın başında, hiç kimse tahmin edemezdi. Ancak bunu başardık. Üstelik büyümenin zirve yapacağını beklediğimiz üçüncü çeyrekte ihracatın ve sanayinin buraya pozitif katkısını da bekliyoruz.
Türkiye ekonomisi bütün bu süreçte çok güçlü bir istihdam yarattı ancak işgücüne katılımın yüksek olması ve hızla kabuk değiştiren sanayi ile işgücü niteliği arasındaki farkın açılmasına bağlı olarak işsizlik ve özellikle genç işsizlik oranlarında katılık gördük. Bu çerçevede Türkiye ekonomisinin, önümüzdeki dönemde de en önemli sorunlarından biri tam da bu olacaktır. Yani yüksek büyüme oluşturacağız ama bu büyüme, işgücüne katılım isteğini de yukarı çekecek.
Bütün bu süreçte işgücü, yükselen büyüme ve artan genel refah beklentisine bağlı olarak, ücreti yüksek, nitelikli işleri aradı ve işsizlik oranlarının düşmesi, artan büyüme hızıyla orantılı seyretmedi. Bunun için önümüzdeki dönem, istihdam oluşturan sektörlerin işgücü beklentisini karşılayacak reformları hem eğitim hem de ekonomi tarafında hızla yapmalıyız. Ancak öte yandan daha güçlü istihdam yaratmak için de ülkedeki genel yatırım ortamını hızla iyileştirmeliyiz.