Seçim, Türkiye’de yoksulluk tartışmalarını da gündeme getirdi. CHP’nin “yoksulluğu” kaldıracağız iddiası bana göre şimdiye kadar ortaya atılan en desteksiz seçim yalanlarından birisi… Yoksulluk, bugün küresel ve sistemik bir sorun… Ancak hükümetler doğru, halk yararına ekonomi politikası uygularsa ve sosyal alanların ağırlığını hem devlet hem de sivil toplum tarafında artırırsa yoksulluk, en az ve toplum için katlanabilir düzeye inebilir. Yapılan bir çok çalışma-ki Piketty’nin “21. yüzyılda Kapital” kitabı, bu konudaki son en kapsamlı çalışmadır- neoliberal küreselleşme dönemi diyeceğimiz 1980-2008 krizi arasındaki dönemde küresel gelir ve servet dağılımının daha da bozulduğunu ve buna bağlı yoksulluk sorununun, yalnız azgelişmiş ve gelişmekte olan ükeler için değil, artık gelişmiş ülkeler için de ciddi bir sorun haline dönüştüğünü bize söylüyor.
Yoksulluk tartışmaları ve rakamlar
Türkiye’ye gelince, yoksulluğun AK Parti iktidarları döneminde
azaldığı hem iktisadi hem de sosyolojik bir gerçektir.
Bugün dünyada yoksulluk tanımı ve bununla ilgili veriler hayli
tartışmalıdır.
Örneğin hanehalkı kullanılabilir gelirine göre bulacağınız gelir
eşitsizliği ve buna bağlı yoksulluk oranları ile eşdeğer hanehalkı
kullanılabilir gelirine göre bulacağınız oranlardan çok farklıdır.
Çünkü düşük gelirli hanelerde fert sayısı daha çok olduğundan
gelir, daha fazla fert arasında bölüşülür.
TÜİK’in hasaplamaları ise, satın alma gücü paritesine göre,
saptanan dolar cinsinden sınırlar baz alınarak yapılan göreli bir
ölçümdür. Buradaki dolar sınırları, günlük ele geçen olarak, 2.15
ve 4,3’tür. Dolayısıyla bu, doğrudan bir gelir eşitsizliği ölçümü
olmadığı gibi, bir yoksulluk sınırı ve mutlak yoksulluk ölçümü ve
saptaması değildir. Yani burada bireylerin refah düzeyinin, satın
alma gücü paritesine göre, bir zaman aralığında ne denli iyileşip
iyileşmediği saptanmaktadır.